ALAN LEZAN

Rojnamevan, nivîsevan

Home  |  Destpêk  |  Ana Sayfa

 

,

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kürdistan Milli Marşı - Ey Reqîb
Kürdistan Milli Marşı Ey Reqîb = Ey Düşman! Şiir Hewler Koysinciq’li Kürd Şair Dildar (Yusuf Rauf) tarafından 1938 yılında yazılmıştır.
Ey Reqîb! / Ey Düşman!
Dinle düşman, Kürd halkı hala yaşıyor
Top ateşinde ve felaketlerden yıkılmayacak
Kimse demesin Kürdler ölüyor, Kürd diriliyor
Diriliyorlar, hiç inmeyecek Kürd bayrağı
Devrim ve kızıl rengin çocuklarıyız
İzle ey düşman, kanlı geçmişimizden!
Kimse demesin Kürdler ölüyor, Kürd diriliyor
Diriliyorlar, hiç inmeyecek Kürd bayrağı
Kürd genci aslan gibi ayakta
Hayat tacını kanıyla işliyor
Kimse demesin Kürdler ölüyor, Kürd diriliyor
Diriliyorlar, hiç inmeyecek Kürd bayrağı
Biz Medler'in, Keyhüsrevler'in çocuklarıyız
Dinimiz ve imanımız vatanımızdır
Kimse demesin Kürdler ölüyor, Kürd diriliyor
Diriliyorlar, hiç inmeyecek Kürd bayrağı
Kürd gençliği hazır ve amadedir
Cenfedadır, canfedadır, canfeda
Kimse demesin Kürdler ölüyor, Kürd diriliyor
Diriliyorlar, hiç inmeyecek Kürd bayrağı
***

 

 

 


Şair Yunus Rauf Kimdir?


Asıl adı Yunus Rauf olan Kürd Milli Marşı ‘Ey Reqîb’ yazarı Dildar Yunis, 20 Şubat 1918’de Federe Kürdistan’ın Koysancak şehrinde dünyaya gelir. O da diğer tüm ozanlar gibi kendine ikinci bir isim olarak Dildar Yunis’i kullanır. Ve öyle ki bu ismiyle tarihe geçer. İlkokulu Ranya’da, okuyan Yunis, ortaokulu da Hewlêr’de 1935 yılında bitirir. Liseyi Kerkük’te okuyan Dildar, ardından Bağdat’ta geçerek hukuk fakültesini bitirir. Hukuk fakültesinden sonra birkaç yıl avukatlık yapar. Avukatlık yaptığı sıralarda aynı zamanda edebiyatla da ilgilenir. Zulme karşı her daim başkaldırır. Öyle ki davalarını üstlendiği insanların çoğu fakir ve yardıma muhtaç insanlardan oluşur. Avukatlık mesleği dışında dünya tarihi ve edebiyatıyla da yakından ilgilenir. Yunan, Fransız ve Türk tarihi ve edebiyatını yakından izler. Avukatlık yaptığı sıralarda şiir yazdığı da söylenir.

İlk şiir Ronabî Dergisi’nde


Dildar, gençliğinde Hecî Qadirî Koyî, Bêkes, Pîremerd, Wefayî ve Kurdî gibi zamanın önemli isimlerinin divanları ve yazılarıyla tanışır. Onlardan da etkilenerek şiire merak sarar. İlk şiirini 1935 yılında yazar. Şiiri Ronabî Dergisi’nde yayınlanır. 1937 yılında hala 19 yaşında olduğu bir dönemde Mukarem Talabani, Mustafa Uzeri, Mustafa Neriman ve Nuri Şawes ile birlikte “Komelay Darkeri” adında bir parti kuruyorlar. Komelay Darkeri’nin amacı Kürdistan'ı işgalden arındırmak ve özgürleştirmektir. Komelay Darker'in genişlemesine bağlı olarak gençler, var olan oluşumun başına daha tecrübeli bir Kürd şahsiyetini getirmek istiyorlar ve Refik Hilmi'ye gidiyorlar. Refik Hilmi gençlerin partinin başına geçme önerisini Komelay Darker'in ismini “Hizbi Hiwa” olarak değiştirilmesi şartıyla kabul ediyor. Böylelikle 1939 yılından 1945 yılına kadar Güney Kürdistan siyasal yaşamına damga vuracak “Umut Partisi” kuruluyor. Refik Hilmi Parti Başkanı, Dildar ise Hiwa'nin Sekreteri oluyor. Hızbi Hiwa’nın 40’lı yıllarda yıkılmasıyla beraber, Dildar Marksist fikirlerle tanışır ancak herhangi bir sosyalist partiye ya da örgüte katılmaz. Bu dönemde Dildar’ın şiirleri en çok Gelawêj dergisinde çıkar. Bu dönemde Dildar’ın sanat anlayışı klasisizmden kopar ve romantizme geçer. Bu yönüyle Dildar, klasik Kürd şiirinden modern tarza geçişi simgeleyen şairlerdendir. Dildar’ın şiirlerinde yaşama arzuyu önemli bir yer tutar ve bunu şu sözüyle dile getirir: “Yaşam, büyük ve kıymetli bir imkândır. Biz onu keder ve üzüntüyle heba etmemeliyiz, çünkü yaşamı bir daha geri alamayız.”


Mahabad Cumhuriyeti


Dildar’ı Dildar yapan şey, muhakkak ki yazmış olduğu “Ey Reqîb” şiiridir. 1946 yılında Mahabad Cumhuriyeti’nin Çarçıra Meydanı’nda ilan edilmesinden sonra, ilk yapılan önemli işlerden biri de yeni kurulan cumhuriyete marş tespit etmek olmuştur. Dildar’ın yazmış olduğu şiir, “Ulusal Marş” olarak kabul edilir. Ve ta günümüze kadar, ilk günkü coşkusunu, heyecanını ve özgürlüğün kokusunu da kendisi ile birlikte taşır. Ey Reqîb marşı, Kürdçe’nin Soranî lehçesiyle yazılmıştır. Daha sonra bu ulusal marş, hem Kürdçe’nin diğer lehçelerine hem de birçok yabancı dile çevrilmiştir. Dildar’ın, bunun dışında ortaya koyduğu farklı çalışmaları da olur. Birkaç hikâye yazar. Ve bunlar Gelawêj Dergisi’nde yayınlanır. Ayrıca Fransız Edebiyatı’nın etkisinde kaldığı söylenir. Nitekim La Fontain ve La Martine’nin hikâyelerini Kürdçe’ye çevirmesi de bu olguyu doğrular niteliktedir.
Dildar 12 Kasım 1948’de Hewlêr’de bulunan Hemra Sineması’n da “Selahaddin Eyyubi” adlı filmi izlediği sırada kalbinden rahatsızlanır. Hastane varmadan yolda düşüp bayılır. Etrafta bulunanlar onu içkiden sarhoş olup sızdığını sanır. Bu yüzden de hastaneye geç götürülür Dildar. Ancak hastaneye ulaştırdıklarında da, nöbetçi doktor olmadığından Dildar tedavi edilemez ve kısa bir süre sonra yaşama veda eder. Dildar’ın bıraktığı bu mirası, Kürd halkı kendi marşı olarak kabul edip özüne yerleştirir. Her ne kadar sistemin Kürd halkı üzerinde uyguladığı büyük tahribatlar ve asimilasyon politikaları olsa da bilinçli olan her Kürd, marşla birlikte özgürlük kıpırtısını yüreğinin en derin yerinde canlı bir şekilde hisseder. Dildar’ın zehirlendiği de söyleniyor fakat ne kadar doğru kesin bilinmiyor.
(Kaynak: Rudaw, Yeni Yasam Gazetesi, Wikipedia)

Alan Lezan | 28.07.2022

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ALAN LEZAN - Blogg- Kitaplar

ALAN LEZAN - Blogg - Politik yazılar

ALAN LEZAN - Blogg - Kısa hikayeler

 

 

KURDISH AUTHORS

 

 

 

 

 


Foundation For Kurdish Library & Museum