ÎSMAÎL CIZÎRÎ

Sibernetik & Hidromekanik Aletleri Mucidi
KÜRD ALİM İSMAİL REZAZ EL CIZÎRÎ

EBUL IZ

Home  |  Destpêk  |  Ana Sayfa

 

 

Ortaçağ'ın Büyük Kürd Bilim Adamı El Cezeri
1136 - 1206

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Pirtûka Al Cizîrî.

Cizîrî wekî afirandêrê yekem ê zanistiya sîbernetîk û mekanîkê tê zanîn. Di sala 1153ê de li taxa Torê ya Cizîrê hatiye jiyanê. Ev pirtûka wî niha li muzexaneya d îrokê ya li Têranê ye.
Parsek (fars) dest dane ser pirtûka wî jê tênagehîjin û nahêlin kesên din ew bixwînin û jê têbigehîjin.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ISLAMCILIK IRKÇILIK/DÜŞMANLIK VE İMHA DEMEKTİR

Hristiyan medeniyeti 532 yılında bütün hıristiyan aleminin en ilk büyük kilisesini Hagia Sofia'yı Konstantinopel'de inşa etti. Sonradan inşa edilen bütün büyük yapı kilise binaları, Hagia Sofia modelini esas aldı.

Müslümanlıkta, o dönem daha yeni meydana çıkmıştı. Sonradan yapılan bütün müslüman camilerini Hagia Sofia kilisesi modeline göre yaptılar.

Müslümanlık adına bu şehri ele geçirdikten sonra da Hagia Sofia'yı camiye çevirerek bu ibadethanenin özbenliğini yok ettiler.

Müslümanlar HİÇBİR şey üretmediler. Sadece fethedip devraldıar. Zorla müslümanlaştırdıklari değişik milletlerin alimlerinin başarılarını araplığın, islamın hanesine yazdılar. Sibernetik ve robot biliminde bir ilk olan ve saatin mucidi olarak bilinen kürd alim İsmail Rezzaz El Cezerî gibi, Abulfeda gibi..

Herşeyi kopyalayarak çaldılar ve kendine mal etmeye çalışıyorlar.

Komşu kavim ve medeniyetlerden HERŞEYİ ÇALDILAR.. Sonra da bu ileri kavim ve medeniyetleri tek tek yok etmeye çalıştılar..

Tipki yahudil, kürd, süryani ve ermeni kavimlerini yok olmanın eşiğine getirdikleri gibi.

 

 

 

Kürd bilim insani ve mucit Umer El Cezeri onuruna İspanya devleti tarafindan bastırılmış bir pul.

“Mekanik ve Sibernetik Bilimin Babasi” olarak bilinmektedir. 1136 yılında Cizre'nin Tor mahallesinde kürd bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

Yabancı araştırmacılar El Cezeri’in dünyanın en eski bir sibernetik bilgini olduğuna değinmektedirler. Çok iyi bilindiği gibi sibernetik; haberleşme, kontrol, denge kurma ve ayarlama bilimidir. Bu bilimin gelmesi sayesindedir ki, bugün otomasyon veyahut elektronik beyin adını verdiğimiz sistem ortaya çıkmıştır.

Bazı pasaj ve resimler Diyarbekir’da 1969 yılında basılan Kara Aslan dergisinin 5 no’lu nüshasında yayınlanmış bu neşriyat ingiliz ve amerikalılar tarafından büyük bir önemle dikkate alınarak, Avrupa’da bulunan kopyaları tercüme edilerek kendi sanayicilerine sunulmuş, sanayiciler plan ve krokilerden istifade ederek, yeni yapıtlar ortaya çıkarmışlardır.

Sibernetik’in yaratıcılarından olan, ingiliz nöroloji profesörü Dr. Ross Ashby, bundan 35 yıl evvel üstün denge durumunu ortaya attığı zaman otomatik sistemlerin üstünde bunları kontrol eden sistemlerden bahsederek çığır açmış. Kürd bilgin Umer El Cezeri bundan 800 sene önce denge durumu sistemlerini kurmayı başarmış ve bu sistemleri çalıştırmıştır.

 

 

 

 

 

 

Kürd bilim insanı, kürdler’in yetiştirdiği dünyaca ünlü mühendis, fizikçi, fen-teknik adamı İsmail Bin Rezzaz El-Ciziri

Hayvan gücünün kullanımı. Mekanik dişlilerle kuyudan çekilen su (Gereon Sievernich und Hendrik Budde, Europa und der Orient 800-1900, Berlin 1989)

 

 

 

 

 

 

 

 

Yabancı basında Umer Ebüliz

İngiltere’de yayınlanan asırlık Nature adlı teknoloji dergisi 22 Mart 1874 tarihli sayısını Umer El Cezeri ’ye ayırmıştır.

Altmış yıl evvel Avrupa’ya kaçınlan sayfalardan derleme yapıldığından, dâhi bilginin hangi ulusa ait olduğunu belirleyemiyorlar. Nitekim Nature dergisi, Umer Ebüliz’den bahsederken, 12. yüzyılda müslüman mühendisliğinin şahikasına erişmiş (Cizreli ibn-el Razzaz Ebüliz) şeklinde tanımlamada bulunuyorlar.

Derginin kapağını, siyah-beyaz basılmış Ebüliz’e ait bir yapıtın resmi süslediği gibi, 286. sayfasında Ebüliz’in hidromekanik güçle işle­yen tavuskuşlan yapının resmini koyarak, bir havuzdan elde edilen su basıncıyla kuşlann saat başlannda çeşitli gösteriler yapıp, birbirlerine karşılıklı bağınp çağırarak kendilerini seyredenleri eğlendirdiğini yazıyor.

Mekanik Hareketler Mühendisliği Bilgisi Kitabı (Al-Jazari’s Book of Knowledge of Ingenious Mechanical Devices) adı ile Dortecht and Boston’da 1973 yılında ingilizce olarak basıldığı ve 96 dolar fiyat ile satışa çıkarıldığı yazılmaktadır.

 

 

 



800 Yıl Önce Diyarbekir’deki Robotlar

Makine, mekanik ve elektronik beynin dünyada doğduğu yer, Diyarbekir olup, 800 yıl evvel artukoğulları’nın sarayında hayat tamamen otomasyon bir hayata dönüşmüştü. Sarayın salonlarını kaloriferler ısıtırdı. Ve diğer akıllara durgunluk veren teknoloji ihtişamıyla, adeta gelecek 2000 yılını yaşıyorlardı. Yirminci yüzyılın teknolojik buluşlarının büyük bir kısmını 800 yıl evvel egale eden büyük kürd dâhi bilgini Umer Ebül İz’di. (Cizreli Ebul-iz), Ebû’l İz İbni İsmail İbni Rezzaz El Cezerî ) ya da Avrupa’nın bildiği ismiyle El-Cezeri / Al-Jazari ( Ibn Ismail ibn al-Razzaz al-Jazari 1136-1206).

 

 

 

1. Cizre’lidir. Diyarbekir’de yaşamıştır, Cizre’de vefat etmiştir. Mezarı Cizre'dedir.

2. İlginç buluslarıyla asırlar sonra hayat bulan birçok teknik aracın temelini oluşturan bilim adamıdır.

3. Bugün El Cezeri’yi su saatleri, otomatik kontrol düzenleri, fıskiyeler, kan toplama kapları, şifreli anahtarlar ve robotlar gibi pratik ve estetik bir çok düzeni tasarlayan ve bunların nasıl gerçekleştirileceğini anlatan “Kitab-el hiyal” adlı kitabın yazarı olarak tanıyoruz. Eb ül-iz’in Sultan Kuth el-din sökmen (1185-1200) ve kardeşi III. Nasireddin Mahmut (1200-1222) zamanında 25 yıl (1181-1206) Artuklulara hizmet ettiğini ve eserini 1206 yılında tamamladığını kitabının önsözünden öğrenmekteyiz. Bugün istanbul Topkapı Sarayı III. Ahmed Kütüphanesi’nde bulunan a3472 kayıtlı yazma, özgün eserin bir ikinci el kopyasıdır. Altı kısımdan oluşan eserde 50 farklı düzen anlatılmaktadır.

4. 1900’lerde sibernetik’in keşfine temel oluşturmuştur.

5. Leonardo Da Vinci den 150 yıl önce yaşamış ve mekaniği ondan daha iyi kullanmış bir bilim insanı.

 

 

 

 

İnanılmaz buluşlar

Sarayın geniş salonları, bakırdan eşsiz güzellikte yapılmış radyatörlerin içinden sıcak su geçirilerek soğuk kış günlerinde ısıtılırdı. Her salonun ortasında hiç durmadan fışkıran ve bir devri daimle suyu hiç tükenmeyen bin bir çeşit fıskiye gönül açardı. İbriklerih içinde aynı zamanda soğuk ve sıcak su günlerce dururdu.

Sarayın bir salonunda kurulmuş altın yaldızlı bir tavuskuşu, kafasına dokunulunca mevsimine göre ağzından sıcak veya buz gibi soğuk su döker ve hükümdar abdest alırdı.

Sarayın bahçesinde gezinen robot fillerin üzerinde robot sipahiler borozanla saatin kaç olduğunu söylerdi. Bahçedeki suni ağaçların dallarına yerleştirilmiş çeşit çeşit kuşlar rüzgâr estikçe etrafı güzel nağmelere boğarlardı.
Saray hazinelerinin üstündeki kilitler yirmi dört şifre ile yapılmıştı. Onları kilitleyenden başka kimse açamazdı.

Ömer Ebüliz, yirminci asrın bilginlerinin çoğunun buluşlarını egale ettiği gibi, bir kısmına da taş çıkartacak ve akıllara durgunluk verecek olan sayısız buluşlarından hepsini bu yazıya sığdırmaya imkân yoktur.

Dâhi bilginin kitabının 4. sayfasında saatleri, dakikaları, ayları ve günleri, Güneş ve Ay’ ın günlük durumlarını gösteren harika bir saat yaptığını öğreniyoruz.

Burada Ay ve Güneş yuvarlakları, Ay’ın ve Güneş’in günlük seyirlerine göre birer doğrultu ve yörünge üzerinde gösterilmiştir. Bu büyük cihazın üzerinde karşılıklı 24 kapı vardır. Bunlar altlı, üstlü iki gruba aynlmıştır. Renkleri de başka başkadır.

Kapıların arkalarında her birisi ayrı seslerle öten kuşlar saklıdır. Saat başı gelince üst kapı­lardan bir adam çıkıyor, yürüyor, ikinci bir kapı önünde duruyor. Eliyle kapıya dokununca derhal bir kuş kanatlarını çırparak ortaya fırlıyor, saati sesleniyor ve aynı zamanda da ağzındaki madeni küreleri saatine göre cihazın altındaki aynalı tabağa atıyor. Bu tabaktan çok uzaklara kadar giden bir ses çıkıyor.

Gündüz saate bakan bir adam, Güneş’in ufukta o saatteki vaziyetini gördüğü gibi, gece de renkli camlar önünde Ay’ın gökteki durumunu görebiliyor. Saatler bu şekilde yeknesak ve sıkıcı bir halde ilan edilmiyor. Saat altıya gelince saatin sahnesine davul, boru, zurna ve zil çalan adamlar çıkıyorlar, çalıyorlar, söylüyorlar.

Kitabın 65. sayfasında robot fil ve filcinin nasıl yapıldığını krokilerle gösteriyor. 171. yap­rağında şifreli kilitlerden bahsedilmektedir. Yirmi sekiz şifre ile yapılan kilitler çok mühim­dir. 176. sayfada içinde robot bir kayıkçı bulu­nan bir kayıktan bahsediyor. Bahçedeki havuzda bulunan bu kayıkçının ağzında bir boru vardır. Sol elini kayığın küreğine dayamıştır. Çalışması istendiği zaman, kayığın altındaki tapa açılıyor. Su yavaş yavaş bu delik­ten kayığın teknesine doluyor ve bir dereceye kadar yükselince adam bir taraftan borusunu öttürüyor; diğer taraftan da suyu dışarı atmaya başlıyor. Bu iş her saat başında tekrarlanıyor. Ve böylece kayık etrafındakileri eğlendirdiği gibi saat vazifesi de görüyor.

Ömer Ebüliz’in bu kitapta tarif ettiği yapıt ve cihazlardan birkaç tanesi 60 yıl evvel, Alman bilginlerinden Widemann tarafından yapılmış ve o devirde büyük bir çığır açmıştı. O yıllarda Erlangen Üniversitesi’nde bulunan M. Ritter adında bir bilgin, Alman sanayiinin kalkın­ması için, kitabın bazı parçalarını Almancaya çevirmiştir.

 

 

Nasıl öğrenildi?

Bu yazı, Topkapı Sarayı’nın Ahmedi Salis kitaplan arasında kayıtlı H. 602 yılında yazıl­mış Ceziret Ömer Ebüliz ile İbni İsmail’in El Camiu beynel ilmi velamel en nafıu – fıs – sanaati bil – hiyel. (Türkçesi: ‘mekanik hareketlerle uğraşan mühendislerin yararlanacağı kitap’tan alındı.) Dünyada eşi az bulunan bir değerli kitap.

Bu kitaptan iki tane vardır. Biri Topkapı Sarayı’ndadır. Bu, 358 sayfa olup içinde 153 resim, bin kadar da kıymetli minyatürler vardır. Kitabın sonundaki birkaç satırdan bu nüshanın H. 602 yılında müellifin el yazısı bu nüshadan, aynı tarihte Hasan Kefyalı (Mehmet ibni Yusuf ibni Osman) tarafından kopya edildiği ve resimlerle planlann da bizzat müellifi tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.

Ayasofya Kütüphanesi’nde bulunan bu nüsha Tülekoğlu Nasıreddin Mehmed’in  kütüphanesi için yazılmış ve Mısır’ın fethinden sonra da Yavuz Sultan Selim tarafından İstanbul’a getirilmiştir.

Bu nüshadan 66 sayfalık yazı, resim ve kıymetli minyatürler, Abdülhamit zamanında, İsviçre Hükümeti’nin İstanbul Başkonsolosluğumda elçi vekili olarak bulunan Marten adlı biri tarafından İsviçre'ye götürülmüştür.. Bbugün Paris Müzesi’ndedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1. Görsel Mekanik Su Saati (Tavus Kuşlarıyla)

2. Görsel Mekanik Su Kuyusu (Eşek gücüyle)

İsmail Rezzaz El Cezerî, “Mekanik ve Sibernetik Bilimin Dehası” olarak bilinmektedir. 1153 yılında Cizre'nin Tor mahallesinde Kürd bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

Önemli Not: Umer El Cezeri KÜRTTÜR ve onun yazdığı bu tarihi eser Kürd Halkı'nın malıdır. Bundan dolayı bu eser hemen Güney Kürdistan Federe Devleti'ne teslim edilmelidir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



El yıkama aleti (Gereon Sievernich und Hendrik Budde, Europa und der Orient 800-1900, Berlin 1989)

Kürd bilim insanı, Sibernetiğin ilk adımlarını attı. İsmail Bin Rezzaz El-Ciziri'nin buluşları mekaniğin Dünyaya yayılmasına yol açtı ve ilham kaynağı oldu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İbn Kurdî (Abdullah Şems) 1300’lü yıllarda Şehrezor’da Dünyaya geldi.

Eğitimini Şam’da tamamladı. Eğitimini tamamladıktan sonra Kudüs’e ailesinin yanına yerleşti. Babası öldükten sonra Mekke’ye taşındı.

Ünlü bir ortopedi uzmanı olan İbn Kurdî bu alanda oldukça ün sahibiydi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Muzexaneya Îsmîl Cizîrî

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

LÄS HÄR VARIFRÅN
DE ”ARABISKA” SIFFRORNA KOMMER!

- SÅ BLEV DE ICKE PRODUCERANDE ÖKENARABERNA DE VÖRDADE "INNOVATÖRER" OCH "VETENSKAPSMÄN"

- Sanningen är däremot: ENDAST producerande folkgrupper gjorde innovationer uppfinningar. Araber var samlare, jägare och plundrare och i antikens tid handelsmän och producerade inte EN ENDA SAK och byggde INGENTING. Därmed är de INGA innovatörer och uppfinnare. Visa ETT ENDA HISTORISKA MONUMENT som är byggt av araber. FINNS INTE. Även idag i HELA Saudi Arabien produceras INGENTING, INTE ENS en enda blyertspenna. De var icke-produktiva förr som nu!

All vetenskap producerades av grannfolken som de erövrade sen och blev arvtagare av gamla och framtida kunskaper från de erövrade icke arabiska folkgrupperna, precis som de slavdrivande assyrierna.. Att majoriteten av de muslimska arabländerna idag INTE är civiliserade och är så bakåtsträvande som de är beror just på detta faktumet att man inte blir civiliserad om man inte har producerat i historien och inte producerar i nuet. Bevis: det muslimska Mellanösterns muslimska arabsamhällen. Om man är arvtagare av civilisation genom erövringar är det svårt att anamma och utveckla en civiliserad livsstil precis som i dagens flesta arabiska länder.

Har ni glömt babylonierna som gjorde stjärnkonstellations mätningar med matematik. Siffrorna är deras och INTE arabiska!!! Sumererna som uppfann skrivkonsten. Judarna var avancerade inom byggnationsteknik. Bergsfolket kurtierna/gutierna hade avancerat inom djurhållning (ända tills idag), odling och pastoral livstil. Därför att alla dessa folk PRODUCERADE nånting. Men araberna? Ja, de producerade INGENTING. De var samlare, jägare och plundrare i början. Senare i antikens värld bedrev de när- och fjärrhandel. Handelsmän är inte producenter utan KONSUMENTER. De kunskapsintensiva handelsvarorna de förmedlade/sålde var producerade av andra produktiva och innovativa folk. Handelsbedrivande araberna begrep INGENTING av dess teknik, endast marknadsförde dem. Handelsvaran bestod av så väl manliga, kvinnliga och barnslavar, ädelmetaller, kryddor, parfym, tyg, vapen, obsidian och som kunskapsintensiva produkter som var producerade av andra, till exempel sextant, narkotika, mediciner.. De kunskapsintensiva tekniska produkterna var handelsvaror och kom från de innovativa, produktiva grannfolken till arabernas händer som en handelsvara. Detta var före islam. I och med Muhammeds uppfinning och proklamation av islam, börjar erövring och förslavning av dessa kloka och produktiva grannfolken. Därmed deras skicklighet, till och med deras kunnande TILLSKRIVS genom religionen islam till araberna. Här har ni de så kallade arabiska siffrornas hela historia. De som producerade behövde matematik och kalendern och därmed var de de producerande folken som uppfann filosofin, siffrorna och kalendern. För att de behövde dessa redskap för att sätta frön i marken i rättans tid så att det blev mat. Det vill säga de som odlade behövde vetenskap (matte och astrologi) och inte samlare, jägare, plundrare och handelsmän.

- Den arabiske nationalismens antika avantgardiskea "profet" Muhammed gjorde sin första massaker på det judiska folket i DEN JUDISKA HALVÖN som idag kallas för Den arabiska halvön. Halvön kallas så numera pga detta tidiga judiska folkmord på 600-talet

Städerna Mekka (rätta namnet är Bekka) och Medina på halvön är historiska JUDISKA städer med mycket socialt och kulturellt avancerad historia fram tills den religion(islam)maskerade arabiska nationalismen erövrade och ARABISERADE dem.

All vetenskap och konst i dessa urstäder som hade dittills skapats av det judiska folket tillskrevs naturligtvis till det segrande folket araberna. Samma metod tillämpades när islams arméer erövrade hela den kulturellt avancerade historiska Mesopotamien, Kardukien och Persien.

Alla vetenskapsmän i dessa geografier räknades per automatik som araber eftersom de var konverterade muslimer.efter dessa erövringarna. Dessutom de bar även ett arabiskt namn: Muhammed, Mahmoud, Abdulla, Ali etc, etc.

Arabiseringen under religionens (islams) täckmantel var så bestämd och hänsynslöst, tvingades hela den judiska, syrianska, kurdiska, persiska tvångskonverterade befolkningen att bära även ett arabiskt namn.

Ett bra exempel till denna historiefölsfalskningen är den 1300-tals innovatören kurden Al Jazari från kurdernas politiska och kulturella antika huvudstad Jazira. Han la grunden till cybernetiken dock han kallades och fortfarande kallas för arab med anledning av hans påtvingade arabiska muslimska namn.

Mellanösterns historia är full av Al Jazaris.. Det är den fanatiska arabiska nationalismen som har skapat alla dessa konvertiter och som på ett otillbörligt och omedvetet sätt har förhöjt sin erövrares språk och kultur. Mycket orättvist.

***



Det var bevisligen inte araber som uppfann, decimaler och utvecklade matematiken och vetenskap i Mesopotamien, utan det var Mesopotamiens icke arabiska ursprungbefolkningar som gjorde det.

Araberna tog över Mesopotamien med hjälp av islams hänsynslösa arabnationalistiska expansionspolitik och FÖRVÄRVADE därmed dessa vetenskapsmän in i sitt arabiska rike och sedan tvångsassimilerades dessa vetenskapsmän till araber. All vetenskap tillskevs på så sätt till araberna.

Libaneserna är till exempel inte araber, kurderna är inte araber, egyptierna är inte araber och de andra nordafrikanska folken amazigherna är inte araber, men däremot varenda stora uppfinnare och vetenskapsmän från dessa ursprungsfolken i området har tvingats att bära ett arabiskt namn i och med islams övertagande, Till exempel kurden som uppfann urverket hade fått den arabiska bestämdartikeln 'el' framför sitt namn och kallades därför som en arab: El Djazari'..!

Det är därför man ovetande säger att "det är en arab som uppfann urverket", osv osv

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

Leonardo Da Vinci'nin Kürd Hocası

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

El Cezeri'yi türk yapmış türk ırk-devleti Türkiye gazeteleri

 

 

 

 

 

 

 

 

 

CIZÎR

ABULFEDA

KOÇER BÎRKAR

PÎSAGOR

NAVDARÊN KURD

 

 

 

 

 


Foundation For Kurdish Library & Museum