
RIZGARI
SAYI/HEJMAR:3
SAL/YIL:1977
”Okuyucu, RIZGARi ÜÇ'te, ilk iki sayının içeriğini bulamıyacak. Bu bizim için de ciddi bir üzüntünün kaynağıdır.Ne var ki, «Seçim» siyasetinin ve sömürgeci Türk Parlamentosu karşısındaki tavırın, bir derginin boyutlarını aşması bu üçüncü say!nın sadece tek bir metin olarak verilmesini gerektirdi. Yazının Türkce-Kürtçe · verilmemesi de ciddi bir eksiklik olarak ortadadır.
RIZGARi, dil üzerindeki çalışmalarını, Türkce-Kürtçe yayın esasını daha boyutlu olarak gerçekleştirme umudunu saklı tutmaktadır
(…)
Tartışmanın çıkış noktası olarak bir olgu saptıyoruz. Bu olgu Kürdistan'ın s ö m ü r g e, -Orta- Doğu'da dört ayrı devletin siyasi sınırlan içinde ayrı ayrı hapsedildiği için de- uluslararası bir sömürge olduğu olgusudur. Bu bakımdan meseleyi (Türkiye şartlarında),
Türk devleti (sömürgeci) ve (bu devletin siyasi sınırları içinde bulunduğunu vurgulamak için ifade edilen Türkiye «Kürdistanı> (sömürge) ikilemi doğrultusunda koyuyoruz.
Sömürgeci-sömürge konumu , somut olarak tesbit edilmeden hiç bir meselenin anlaşılamıyacağı , ya da en azından havada asılı kalacağı açıktır . Kaldı ki, sömürgeci-sömürge gerçeğinin sadece tesbit edilmesi de yetmez, açık yüreklilikle ve cesaretle kabul ve teslim edilmesi gereklidir. Bu somut gerçeğin, kıyısından- köşesinden kıvırtarak «teori»
üretmek, ancak oportünizmin kucağında reform çığlıkları atan kaçakların ve militarist burjuvazinin icazeti ile «Solçuluk» yapanların harcı olsa gerekir.
(…)
KÜRT HALKININ ANTi-SÖMÜRGECi ULUSAL DEMOKRATiK MÜCADELESi iLE SÖMÜRGECi TÜRK PARLAMENTOSU ARASINDAKi ÇELiŞME ANTAGONiSTTiR.
- Kürdistan'da genel olarak «seçimlere» girmek düşünülemez.Bizim yaşadığımız süreçde herhangi bir tercihimiz yoktur. Parlamentoyu araç olarak kullanmak halen ütopyadır. Kitlelere, anti-sömürgeci ulusal demokratik mücadelenin meselelerinin parlamentoda çözüleceği
vaadi düpedüz yalancılıktır . Mücadelenin savsaklanmasıdır.
- Bölgede yurtsever, devrimci demokrat, sosyalist adaylar bağımsız olarak seçimlere giriyorlarsa, bunlarla ilkeli ve şartlı- tercihli görüşmeler yapılabilir. Protakollere
dayalı güc birliği sağlanabilir. Protokollerde, anti-sömürgeci ulusal demokratik mücadelenin hiç bir ilkesinden taviz verilemez.
- Seçim siyasetimizle birlikte, bölgede karşı-devrimci ve söm ürgeci görüş ve anlayışlarla mücadele birinci planda ele alınmalı, oportünizm teşhir edilmelidir.
Şimdiye kadar Kürt ulusunun varlığını inkar ve demokratik haklarını gasp ederek, tüm zenginliklerint sömürgecılerin siyasi sözcülerinin bölgemizde cirit atmaya
başladıkları bu günlerde, sorunların kitleler önünde enineboyuna tartışılması, siyasetimizin kitlelere mal edilmesinin gereğidir.
(…)
Mahalli seçimlerin niteliği genel seçimlerden önemli ayrılıklar taşır. Mahalli seeimler (belediye başkanlığı, il genel meclisi, muhtarlık vb.) önce sömürge otoritesine karşı, sömürge halkın güncel sorunlarını çözümleme gibi son derece önemli bir fonksiyonun organlarının seçilmesi
sürecidir. Bu organiara sömürgecilerin işbirlikçileri, kendi adamları, ajanları, sömürgecilerin siyasi ve ideolojik yapılarının gönüllü misyonerlerinin getirilmesi, şüphesiz anti-sömürgeci ulusal demokratik mücadelenin stratejik hedeflerinin tahrip edilmesini, potansiyel kaynakların kurutularak, dejenere edilmesini getirir. Bu nedenle mahalli seçimlerin -yerel yönetim organlarının- anti-sömürgeci ulusal demokratik güçler .tarafından kontrol ve denetimi büyük bir ciddiyetle değerlendirilmelidir.
Ayrıca yerel yönetim organlarının kontrol . ve denetiminin sömürgecilere ya da bunların işbirlikçileri, ajanlarına bırakılmama pahasına 'her şey mübah' görülmeden,her tür birlik gündeme getirilmemelidir. Önemli olan,şağlam ve kararlı bir kitle muhalefetinin yoğunluk kazanmasının sağlanmasıdır. Yoksa sakat birlikler ve güncel siyasi cambazlıklarla ele geçirilen hiç bir odak, dar günlerde kitle muhalefetinin aktif desteğine sahip olamaz.” (Derleyen Serdar Kotan)

rizgari 21.03.1976

rizgari 9/1979
RIZGARI 9 – YIL 1979
” … Apoculuğa gelince, Rızgari 8'de genel bir belirleme ile Apoculuk ve benzeri akımlara işaret edilmiş ve bunların «somurgecilerin sivil jandarmalığını ustlenen reaksiyoner hareketler» olduğu vurgulanmıştır... (Rizgari 8 s.23)
Ve aynı sayıda Kurdistan ihtilalini tehdit eden olgular şoyle belirlenmiştir:
- somurgecilerden ve işbirlikcilerinden,bunların direkt ya da dolaylıolarak bağımlı oldukları emperyalizmden
ve faşizmden gelen saldırılar;
- somurgecilerin sivil jandarmaları olan reaksiyonerlerden ve her
boydan gerici siyasetlerden, marksizm dışı perspektiflrden /burjuva ve kucuk burjuva organizasyon ve akımlardan/ gelen saldırılar;
- siyasetin toplumsallaşması ya
da bir diğer ifade ile toplumun siyasallaşmasını engelleyen kucuk burjuva
aydın sapmalarının ve demokratik kitle orgutlerine hapsolmanın urettiği sakatlıklar... (s. 28, 29)
Apoculuk da, Kurdistan ihtilalini tehdit eden bu olguların icindedirler.İkinci tire ile belirlenen tehdit edici nitelikler, bunlar tarafından
gercekleştirilmektedir.
Ama Apoculuk ve Apoculuğa karşı acılan haclı seferi kalkış noktasından
cok daha farklı bir duzeye cekilmiştir...
Apoculuk, Kurdistan’da henuz adı edilmezken, Kurdistan’ın nabzını
dikkatlice dinleyenler icin, daha işin başında somurgecilerin sivil jandarmalığını ustlenmeye hazır bir eğilim olarak tesbit edilmiş, eleştirilmişti.
Bu o gunun şartlarında kimsenin dikkatini cekmedi. Ama apacık ortada
gorunen oydu ki, somurgeciler diledikleri zaman ve yerde Apoculuğu
kullanabilirler sağdan soldan bir yığın apocu cıkarılabilir, ve de apocuların uzaktan yakından ilgileri olmayan bir dizi provokasyon da apoculara mal edilebilir... Bunlar gorunen gerceklerdi. Ve biz buna işaret ettik. Nitekim olaylar bu duzeyde gelişti
Ama Apoculuğa karşı acılan haclı seferi bir cok yonu ile devrimcilerin
gormezden gelemeyecekleri vahim tezgahlara dayalıdır. Hemen hemen
tum devrimci akım ve orgutler bunları ya gormediler ya da gormezden
geldiler.
Ote yandan, apoculuk, somurgecilerin ve sosyal-şovenlerin de hesaplı
gayretleri ile olabildiğince duyarlı bir donemde şok yontemleriyle ortaya cıkarıldı. Ortaya cıkarmanın zamanı da,olayları da iyi secilmişti. Apoculuk kolayca yutulacak bir lokma idi. Turk şovenizmi kolayca harekete gecirilebilir. Militarist burokratik merkezler tahrik edilebilir ve de bu arada esas olarak demokratik kitle derneklerinde arzı endam eden Kurt solunun ceşitli gurup ve akımlarından bir yığın bilgi ve belge alınabilir, gucler olculebilirdi.
En onemlisi de anti-somurgeci guclerin siyasal birliği icin' atılan adımlar
kırılabilir, sosyalistlerin birliğine doğru sağlam ve kararlı olarak yuruyenlerin ayaklarına celme takılabilirdi.İlginctir, Demirel'in, Koruturk'e
mektupla şikayetlerde bulunduğu gunlerde, Genel Kurmay başkanı da
televizyonda ateşli bir konuşma yapmış ve Ankara'nın istihbarat merkezleri, Evren'in niye bu kadar hınclı ve saldırgan olduğunu hemen sağa sola duyuruvermişlerdi. Bunlardan YANKI isimli haftalık istihbarat ve ihbar dergisi şoyle diyordu: «Evren'in konuşmasını yaptığı saatlerde 'Bağımsız Kurdistan' icin yeraltı faaliyeti gosteren
'Rızgari' orgutunun ceşitli kişilere postaladığı bildiriyi okuyanlar, Org. Evren’in ne demek istediğini daha iyi anlıyorlardı» (YANKI S. 441, s.20)
Yankı, elbette ki Rızgari’nin sahip ve sorumlusu belli, yeri belli bir yayın
organı olduğunu biliyor. Bu ve benzeri olayların Turk basınında sık
sık afişe edildiği de bir gercek... Hatırlardadır,HURRİYET bir sure once
KAWA icin, apoculara benzer sansasyonel bir yayın kampanyası acmıştı.
Aynı gunlerde Irak/Turkiye sınırında bazı olaylar olmaktaydı. Apocuların
one surulduğu donem ise, bir yanı ile İran olaylarının bolge duzeyinde
Kurt sorununu gundemleştirdiği,obur yandan TC icinde bir yığın
entrikanın tezgahlandığı bir doneme isabet ediyor...
KAWA ile ilgili tezgah tutmadı. Apocularla ilgili tezgah ise onikiden işledi... Olay oyle bir hale getirildi ki neredeyse, apocuların Kurdistan'ı somurgecilerden temizlediğine, kurtarılmış bolgeler kurduğuna inanılır oldu... Bu cok ilginc bir durumdu... Basın tantana cikarıyor, muhalefet liderleri cumhurbaşkanına şikayet mektupları yazıyor, icişleri bakanı ozel gezilere gidiyor, genel kurmay başkanı aynı bolgede,buyukbaş burokratlar jenosid kundaklayıcılığı yapmakta, Turk kamuoyunda bir panik, bir ofke, şovenizm homurdanıyor... vb.
İyi guzel de, somurgeci devlet butun organ ve kurumlan ile bir olguyu
ne diye boylesine abartmaktadır.Ne diye ic savaş havası yaratmaktadır. Bu tur bir hava* sömürgeci devletin varlığına ters değil midir? ”
(Derleyen Serdar Kotan) |