CIKORIA KURDÎ
- Pirsek ji botanîstên Kurdistanê re:
CÎKORE (Chicoria) = TALÎŞK - KIZWAN - KINÊR - BITIM - BERÛ (*)
Ancienne étiquette Chicorée au Kurde France
Kurdish coffee (Qehweya Kurdî or Qehweya Kezwanan) is a traditional hot beverage made of caffeine-free ground roasted berries e.g. chicory,
and has been exported around the world, including France, since as early as the 18th century.
Från början av artonhundratalet....över 100 år äldre än den turkiska staten
Faktum är att kurdiskt kaffe kommersialiserades i Frankrike mellan 1830 och 1930 under namnet "Chicorée au Kurde".
(OBS: En inramad original etikett kan bli din för 1000 kr om du swishar med din adress till 0707913606)
Bilden visar en etikett för en produkt kallad "Chicorée Au Kurde". Det är en typ av kaffe med beteckningen "Extra Supérieure" som betyder "Extra överlägsen" och garanteras vara ren. Produkten kommer från "Etablissements Marcel Godard" i Awoingt nära Cambrai i Frankrike och väger 100 gram. På etiketten syns en figur klädd i traditionella kurdiska kläder som håller en spira, vilket antyder en kulturell och historisk koppling till kurdisk kultur. I det kurdiska kärlekseposet Mem och Zin som har berättas i folkmun sedan 1300-talet i Kurdistan, omnämns att kaffedryckande var i samband med schackspel en populär vana bland män. |
Etîketa Qutîka Qehwa Kurdî ya ku li navbera salên 1880 - 1930yan li Ewrûpayê (Parîsê) dihat firotin
CÎKORE (Chicoria) = TALÎŞK - KIZWAN - KINÊR - BITIM - BERÛ (*)
ETÎKETA ANTÎKÎ YA QEHWA KURD
Sal 2007 bû, piştî ku çapxaneyeke 250 salî li Parîs’ê îflas kir, dostek min ê amerîkî yê ku li Pirtûkxaneya Kongreyê (Library of Congress in Washington DC) bi telefonê vê hişyariyê da min û got: ”berhemeke antîkî ya derbareyê çanda kurda ya li Ewrûpa’yê hatıye dîtin. Li Parîs’ê bo filan ciyî telefonek veke û bipirse. Hingê min hewl da ku ez yek ji van etîketên antîkî yên derbareyê qehwa kurdan bikirim ku nêzîkî 200 sal berê li vê çapxaneyê hatine çapkirin. Lê xwediyê etîketan bo min got ‘çênabe tu tenê yek bikirî. Yan hemî yan hîç. 1400 nusxe hebûn. Min hemî bi peymanek liba wê bi yek dolarî kirî û ji wê demê ve ye ez van etîketan çarçove dikim û bê pere didim bo hemî rewşenbîr, nivîskar, rojnamevan û kesayetên Kurd ên welatparêz û bi posteyê jî bo wan dişînim. Ev etîketa ku nêzîkî du sedsalî ye, xwedî nirxeke mezin ê antîkî ye jî, ji aliyê koleksiyonerên ve tê xwestin, lê ew nirxê ku heq dike ji hêla kurdan ve nabîne - her çiqas bi dîrokeke wiha dramatîk a kurdan ve girêdayî be jî. Rewşa kurda mixabin rewşeke pir dijwar e û tijî bextreşiyên mezin e.
WÊNEYA ETÎKETÊ
Li ser vê etîketê, wêneyeke destxêzkirî heye. Ev qehwe li salên li navbera 1880-1930î de li Fransa’yê li ser etîketên paketên 100 gramî yên qehwa kizwanan ku cûre 'qehwe'yeke kurda ye, heye. Wêne vegotineke (taswîreke) şervanekî Kurd ê ji sedsala 15'an e û li sedsala 17'an ji aliyê gerokên ewûppî ve hatiye bi desta hatiye xêzkirin.
Gava QEHWA KURD hebû, ne tiştekî bi navê qehwa ereb hebû, ne jî qehwa tirk henû. Çermsorên (îndîanên ) Amerîka'yê ev qehwa ku î roj bi ferehî li cîhanê tê naskirin ji xwe re vedixwarin. Cristopher Colombus 500 sal berê çû Amerîka'yê û ji wê qehweya îndîanan hanî Ewrûpa'yê jî. Lê kurd berî ewrûpiyan û berî xelkên Rojhilata Navîn qehwê vedixwarin
''CÎKORE (Chicoria)'' = TALÎŞK - KIZWAN - KINÊR - BITIM berî ku Cristopher Colombus qehwa îndîanan bîne Ewrûpa'yê kurd ew vedixwarin û her wisa jî qehwa kurdî li sedsalên 1700-1800 li Ewrûpa'yê jî dihat naskirin.
Bo nimûne li Destana Mem û Zînê ku li sedsala 17'emîn hatiye nivîsîn, tê de li çend ciyan behsa 'vexwarina qehwê', 'fincana qehwê' tê kirin.
CÎKORE (Chicoria) = TALÎŞK - KIZWAN - KINÊR - BITIM - BERÛ (*)
Bundan birçok asır önce, “kürd kahvesi” vardı. Kürd kahvesi 1800’lü yıllardan itibaren 100 yıl boyunca Fransa’da ticarileştirildi bile. 1930 yılına kadar Avrupa'ya Kürd Menengic Kahvesi adıyla Kürdistan'dan Avrupa'ya ihrac edilen kahve daha sonradan "türk kahvesi", "arap kahvesi" oldu!
İşgalci-talancı türklük devleti’nin 1923'te kuruluşu ile birlikte kürdlerin türkleştirilen diğer bütün ulusal kültür değerleri gibi, bir kürd ulusal kültür değeri olan kürd kahvesi de türkleştirildi. Oysa işgalci-talancı türklük devleti’nin kuruluşundan çok önceleri var olan ve Kürd kimliği taşıyan, kürdlerin yabani fıstık ağacı menengiç'ten topladığı ve meyvelerinden yaptığı ‘qehweya kizwan’ ('menengiç kahvesi'), türklük devletinin kuruluşundan sonra inkara uğradı. İşgalci, islamo-faşist türklük devleti’inin kurulmasının ardından, kürd kahvesi de türk kahvesi (!) yapıldı. Oysa türk kahvesi diye bir şey yoktur. Hatta kürd kahvesi, 1830 ile 1930 arasında Fransa’da “Chicorée au Kurde” adıyla ticarileştirilmişti. İşgalci-talancı türklük devletinin kurulması ardından hem “Chicorée au Kurde”nin üretimi durdu hem de “türk kahvesi” olarak kimliği değiştirildi. Yüzlerce ve hatta binlerce yıldır kürdlerin yaptığı ‘qehweya kurdî’, ‘türk menengiç kahvesi’ne dönüştürüldü. O zamana kadar
''türk'' veya ''arap'' kahvesi diye bir şey yoktu meydanda. Bu inkarcı tanımlamalar ve ünvanlar, igalci-inkarcı-ırkçı türklük devleti tarafından kürdlerle ilgili herşeyin yağmalandıktan sonra inkar edilmeye başlandığı bir dönemde dünyaca meşhur kürd kahvesine karşı ırkçı ve şövence bir şekilde türetildi. Ta 1800'lere kadar Avrupa hanedanlarının, Avrupa asılzade ve aristokrat kesiminin, kürd kahvesini sağlığa faydalı olduğu için kullandıkları ve sıkı bir şekilde de tiryakisi oldukları vazgeçilmez meşhur bir içecekti. Avrupa'ya ithal ettikleri Kürd kahvesininin tarihi kahve paketi etiketinde de görüldüğü gibi, 'Kürd Kahvesi' olarak ithal ediliyordu. Kürd kahvesi aynı şekilde kürdlerin kendilerinin bolca tükettikleri ulusal bir içecekti. Örneğin ''1838 yılında Bitlis'te, en fazla tüketilen içeçek Mokka'ydı. Halk bu içeceği çok severdi.'' diyor James Brant Ingiltere'nin Erzurum konsolosu.
Bindokuzyüz yirmilerin başında, türklük devleti’nin ilanı ardından, kürd halkı üzerinde sistematik bir şekilde yürütülen inkar ve imha politikaları uygulamasına geçilererek, ilk medeniyetin derinliklerinden gelen kürdlerin bütün kültür değerlerinin, gelenek ve göreneklerinin yoğun bir şekilde inkar, talan ve tahribatına geçildi. Örneğin kürdlerin ‘qehweya kizwan’ı türklerin ‘menengiç kahvesi’ olarak tanıtılmaya başlandı. Bugünkü “menengiç kahvesi” diye tanıtılan Kürd Kahvesi ya da diğer bir adıyla “Qehweya Kizwanê”, Kuzey Kürdistan’ın Diyarbekir, Bitlis, Adıyaman, Mardin, Urfa, Erzurum ve Batman gibi kentlerinde üretilen bu içecek 20’nci yüzyılın başından itibaren yüz yıldan fazla bir süre Avrupa ve Dünya’nın başka yerlerine ihraç edilmeye başlanmış ve Avrupa piyasalarında pazarlanıyordu. Avrupa'nın elit kesimi tarafından büyük rağbet görünce daha sonra Avdupa'da üretilmeye başlandı. Kürd kahvesi Fransa’da üretime başlandığında, kahvenin Avrupa’daki geçmişi daha yeniydi. Fransa’daki ilk kafe evi, 1654 yılında Marsilya’da açılmıştı. Bu açıdan Kürt kafesi, Avrupa açısından da ilkler arasına giriyor. Oysa 1300'lü yıllardan beri halk dilinde söylenegelen ve Mem û Zin Kürd Aşk Destan'ının Ahmedê Xanî tarafından 1600:ü. yüzyılda yazılmadan önceki halk dilinde söylenegelen kürd halk destanı Memê Alan Kürd Aşk Destan'ında kürdlerin kahve içme alışkanlığına değinilmektedir.
Dönemin Kürd kahvesi pazarlamacı şirketlerden biri fransız şirketi MARCEL GODARO şirketi idi. Yüzelli yıl kadar önce Fransa’da paketlenerek diğer Avrupa ülkelerine ihraç edilen ‘Qehwaya Kizwan’ paketlerinin üzerine Kürd 'Kahvesi' yazıyordu.
Kürd Kahvesi, yabani fıstık ağacı menengiçten toplanan meyvelerden yapılıyor ve şifai etkilerinin olduğuna inanılıyordu. İçerisinde doğal olarak kafein bulunmuyor. 1880-1930 yılları arasında Fransa’da 100 gramlık menengiç kahve paketlerinin etiketleri üzerinde Kürd 'Kahvesi’ ibaresi ve 15 .yüzyıla ait tipik bir kürd savaşçısının 17. yüzyılda avrupalı seyyahlar tarafından kalemle çizilmiş bir resmi var.
Menengiç kahvesini, Etiopya kökenli olduğu sanılan, içecek olarak ilk kez Yemen'de yetiştirilmeye başlanan ve adını Arapça'da "Elqahwah"dan alan kahve ile karıştırmamak gerekiyor. Çünkü kürd kahvesinin tarihi daha eskidir.
Soykırım ve katliamlar ile kültürel ve mirasların yağmalanarak inkar edilmesinden sonra, bazı değerler tamamen yok olurken, bazılarının ise sadece izleri kaldı. Fransa’da üretilen Kürd kahvesinden de geriye sadece bir etiket kaldı. O etiket, halen internet ortamında bir dönemin kültürü ve üretimini temsilen dolaşmaya devam ediyor (*). Kürd kahvesi ise, kimlik yitimine uğrasa da farklı isimler altında ticarileştirilmeye ve Kürdistan'da halen evlerde ve kafelerde yapılmaya devam ediyor.
Bu kahve geleneği ve kültürü, 2013 yılında, ne yazık ki “türk kahvesi” adı altında UNESCO’nun Uluslararası Doğal Miraslar Listesi”ne alındı. Kürd örgütleri UNESCO'ya bu etiketi gönderip bu hatanın derhal düzeltilmesi önerisinde bulunabilirler. Ama işlgalci türk ordusu Kürdistan'da 13 şehri yerlebir ettiği halde hiçbir uluslar arası mercide işgalci-katil islamo-faşist türk ordusunun bu katliamlarını şikayet etme sadakat ve dirayetini göstermeyenlerden bunu beklemek abes kalır. Bu işi de biz kendimiz yapmalıyız.
________
*): BERÛ : Salên 1960 kurdên Mêrdînê diçûn Beyrdûd'ê vêca li vegerê di gel xwe qehweya Brazîlya'yê dihanîn. Gındiyên Mêrdînê li hevber vê qehweya barzîlî qehwe ya ku wan çêdikir û vedixwar nîşan didan û digotin tahma qehweya brazîlî û berûyên beriya Mêrdînê yek e, wek hev e. Du çeşîdên beruyê hene, beruyê şîrîn û beruyê tahl. Berûyên şîrîn gava li ser şaxa xwe nû çêdibin tahl in. Gava mezin dibin şîrîn dibin. Berî ku ev berû mezin bibin gundî ew ji ser dara berhev dikin û dihêrin. Paşê li nav avê dikelînin û wek qehwê vedixwun.
**): Yıl 2007 ylı idi, Fransa'da 250 yıllık tarihi olan bir matbaanın iflas etmesi ardından bana Library of Congress'ten amerikalı bir dostumun telefon edip uyarması üzerine bu matbaada ortaya çıkmış kürdlerle ilgili bu antik etiketten bir tane satın almaya yeltendim ama kabul edilmedi. Etiketlerın sahibi 'Ya hep yada hiç' dedi. Hepsini tanesi 1 dolardan anlaşarak satın aldım ve o günden bu yana bu etiketleri çerçeveleyip bütün kürd aydın, yazar, gazeteci ve diğer yurtsever kürd şahsiyetlerine karşılıksız olarak gönderiyorum. Ve bir kısmını da değişik Online Shop aracılığıyla dünyanın değişik yerlerindeki kolleksiyonculara yönelik pazarlıyorum. Yüzyıldan çok fazla eski olduğu için antik değeri olan bu etiket kolleksiyoncularca büyük rağbet görmesine rağmen kürdlerden gereken ilgiyi çok az görüyor - hemde böyle dramatik bir kürd tarihiyle ilintili olduğu halde.. İsmail Beşikçi hoca'nın dediği gibi, 'iskeleti parçalanmış, beyni dağılmış bir ulus' olmak çok zor ve büyük talihsizlikler dolu bir durumdur.
ACI GÖRÜCÜ KAHVESİ: Eskiden Kürdistan'da insanlar geleneksel görücü usulüyle evlenirlerdi. Evlenmek için damadın ailesi, oğullarıyla birlikte kızın ailesini ziyaret eederdi. Kız ve oğlan orada birbirlerini görürdü. Kahve kız tarafından pişirilip ve servis edilirdi. Kız damat adayını beğense kahvesini şekerli yapardı. Beğenmediyse kahvesine tuz koyardı. Bu geleneği bilen damat, ailesini alıp giderdi.
Kizwan - Kurdish Coffee
Qahwa Kurdî
Kurdish coffee (Qehweya Kurdî or Qehweya Kezwanan) is a traditional hot beverage made of caffeine-free ground roasted berries e.g. chicory,
and has been exported around the world, including France, since as early as the 18th century.
The Kurds used to drink coffee long before American coffee reached Asia. It grows several varieties of chicory coffee in Botan province in Kurdistan.
Kurdish coffee drinking has become a topic in the Kurdish national epos Mem Alan which has been told in folklore since 1300
and was written down / retold 1600 by Kurdish poet Ehmed-î Khani in a new name Mem and Zin
Several variants of Kurdish Coffee: Talishk, Kizwan, Kiner, Bitim, Berû
QEHWA KURDÎ A BI XWÊ
Berê mirov li ser riya kevneşopiya Kurdistanê dizewicîn. Ji bo keçxwestinê, malbata zavê bi kurê xwe re diçû serdana malbata keçikê. Keç û kur li wir hevûdu didîtin. Qehwe ji hêla keçikê ve dihate çêkirin û pêşkêşkirin. Heger zava bi dilê keçikê ba, hingê keçik wê qehwa wî bi şekir çêkira. Ku heger ne bi dilê wê ba, hingê wê xwê li qehwa wî bikira. Zava ku bi vê kevneşopiyê dizanî malbata xwe hildida û diçû.
KURDISKT SALT-KAFFE
Förr i tiden gifte man sıg traditionelt i Kurdistan. Det vill säga familjerna arrangerade kontakten med det blivande brudparet. För att be om tjejens hand för sin son besökte killens familj tjejens familj tillsammans med sonen. Där skulle det blivande paret se varandra. Kaffe lagades och serverades av tjejen. Om hon gillade killen, då skulle hon laga hans kaffe med socker. Om inte då skulle hon stoppa salt i hans kaffe. Killen som kände till traditionen tog sin familj och gick.