KÜRDİSTAN'DA
12 EYLÜL İŞGALCİ TÜRK VAHŞETİ


12 Eylül 1980

Home  |  Destpêk  |  Ana Sayfa

 

 

 

KÜRD LİDERLER VE SİYASİ HAREKETLERİ, İŞGALCİ, İSLAMO-FAŞİST 12 EYLÜL 1980 DARBESİ REJİMİ’Nİ NASIL TANIMLADILAR?

-- Kürd liderlerde ve kürd siyasi partilerde millîyetçi düşünce yoksunluğu ve ideolojik-politik körlük

Rizgari “militarist-bürokratik cunta” demişti. Özgürlük Yolu “askeri-faşist darbe” demişti. DDKD’nin bir kısmı “askeri-faşist cunta” mıdır, yoksa değildir tartışması başlatmıştı. Militarist-bürokratik darbe, askeri-faşist cunta ya da darbe üzerinden geçen 45 yıllık uzun bir süreden sonra netleşen tek gerçek şudur: hiçbir kürd lider ve hareketi, o gün bu İşgalci, İslamo-Faşist 12 Eylül Darbesi Rejimi’nin niceliği ve niteliği konusunda tam ve net bir tanım yapamamıştı. Bugün tüm açıklığıyla görüyoruz ki, o dönemde yapılan tanımlar, kürd milliyetçi düşüncesi zayıflığından dolayı eksik, hatalı ve ideolojik-politik körlüğün ürünüydü. Çünkü İşgalci, islamo-faşist 12 Eylül Darbesi Rejimi, doğrudan doğruya kürd ulusunun millî uyanışını, kurtuluşunu, bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini, demokrasi, eşitlik ve laiklik taleplerini hedef alarak tasarlanmış ve uygulamaya konulmuş bir işgalci-ilhakçı türk devleti girişimiydi. Bilançosuna baktığımızda, bu rejimin temel hedefi kürdleri yok etmek, Kürdistan’ı tahrif etmek ve kürd halkının ulusal bilinçlerini ezmekti.

Hepiniz, İşgalci, islamo-faşist 12 Eylül Darbesi’nden bir süre önce düzenlenen “Kanatlı Jet 78” işgalci türk askeri tatbikatını hatırlarsınız: Bu tatbikatta, işgalci-islamo-faşist türk devleti ordusu, düşmanı kürd elbiseleri giydirilmiş türk askerleriyle simüle ederek stratejik hazırlık yapıyordu. Buna rağmen o dönemin kürd liderleri ve siyasetçileri, bu rejimi açıkça “işgalci, islamo-faşist türk askeri darbe rejimi” olarak adlandıramadılar; “faşist askeri darbe” gibi eksik ve hatta yanlış tanımlar yapmaktan öteye gidemediler.

Kısa ve öz: milliyetçi düşünce yoksunluğu, ideolojik-politik körlüğün açık habercisidir.

Kürd liderlerin o dönemde gösterdikleri çekingenlik, sadece o anki siyasi risklerden kaynaklanmıyordu; aynı zamanda derin bir millî bilinç eksikliğinin, ideolojik rehberlik boşluğunun ve tarihsel perspektif yoksunluğunun da göstergesiydi. Liderler, kürd halkının ulusal bilincini yükseltecek doğru tanımı yapmak yerine, rejimin propaganda ve manipülasyonuna alan açarak, kürd ulusunun haklarını savunmada önemli bir fırsatı kaybettiler. O dönemde kürd liderler ve onların siyasi hareketleri (Rizgari hareketi hariç), işgalci-ilhakçı, islamo-faşist türk ırk devletine atfen, moda haline gelen yalnızca “sömürgeci” tanımlamasını kullanmaktaydılar. İşgalci-ilhakçı, islamo-faşist türk devletine ilişkin olarak sadece “sömürgeci” tanımını öne çıkarmak, kürd ulusal kurtuluş davasının ve mücadelesinin temel dinamiklerini geri plana itmek, hatta görünmez kılmak anlamından başka bir şey değildi. Bu yaklaşım, yalnızca tarihsel gerçekleri basitleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda kürd halkının kendi kaderini tayin hakkını savunacak stratejik vizyonun da sistematik olarak yok sayılmasına yol açıyordu. Kısaca, liderlerin ideolojik körlüğü ve millî bilinç zayıflığı, kürd ulusal mücadelesinin gecikmesine, fırsatların kaybolmasına ve kolektif direnç potansiyelinin düşmesine doğrudan hizmet etmişti.

Bu eksiklik, sadece 12 Eylül ile sınırlı değildi; uzun yıllar boyunca kürd siyasi hareketlerinde tekrar eden bir model haline geldi. Millî çıkarları net bir biçimde tanımlayamayan liderler, ulusal uyanışa engel olurken, aynı zamanda ideolojik-politik körlüğün sürdürülmesine hizmet ettiler. Bu durum, halkın bilinçlenmesini geciktirdi ve bağımsızlık mücadelesinde tarihsel fırsatların kaçmasına yol açtı.

Kürd liderlerin ideolojik-politik körlüğü, dış müdahalelere ve işgalci devletlerin oyunlarına karşı duyarsız kalmalarına da yol açtı. Rejim, sadece silahlı baskı ile değil, aynı zamanda siyasi boşluk ve eksik tanımlamalar üzerinden de kendi hedeflerini gerçekleştirdi. Liderlerin millî perspektif eksikliği, halkın iradesini doğru yönlendirememe sonucunu doğurdu ve uzun vadede ulusal birliğin zayıflamasına neden oldu.

Bir diğer önemli nokta, bu liderlerin millî değerlere ve halkın özgürlük taleplerine duyarsız kalmasının, ideolojik ve politik bir körlüğün göstergesi olmasıdır. Sadece tanım yapmamaları değil, aynı zamanda bu tanımlar üzerinden somut stratejiler geliştirememeleri, kürd siyasi hareketlerini zayıflatan temel bir faktördü. Eksik tanımlar, eksik eylemler ve sonuçsuz direnişler silsilesini doğurdu.

Kürdlerin tarihsel mücadele deneyimi, liderlerin millî bilinç yoksunluğunu örtbas edemez. Bu eksiklik, halkın hafızasında bir güven boşluğu yaratmış ve sonraki kuşaklarda liderlere olan güvenin sarsılmasına yol açmıştır. Millî uyanışın önündeki en büyük engel, sadece dış düşmanlar değil, aynı zamanda kendi ideolojik ve politik körlükleri ile hareket eden liderlerdir.

Son olarak, 12 Eylül deneyimi bize şunu göstermiştir: Kürd ulusu, kendi liderlerinin yetersiz tanımlamalarına ve strateji eksikliğine rağmen hayatta kalmayı başarmıştır. Ancak bu hayatta kalış, millî bilinç ve ideolojik derinlik eksikliğini telafi etmez. Gelecek için alınması gereken ders açıktır: Liderler millî çıkarları net biçimde tanımlayacak, ideolojik körlüğü aşacak ve halkın uyanışını destekleyecek bir perspektif geliştirmek zorundadır.

12 Eylül 1980 işgalci, islamo-faşist türk askeri darbesinin kürd halkına ve Kürdistan’a yönelik uyguladığı katliam, baskı, zulüm ve tahrifatların, ulaşılabilir resmi belgeler, mağdur anlatıları ve insan hakları örgütlerinin raporları ışığında oluşturulmuş çok kısa bir listesi :

İşkence ve Ölümler:

171 kişi işkence sonucu öldü: Cezaevlerinde ve gözaltı merkezlerinde ağır işkencelere maruz kalan 171 kişi hayatını kaybetti.
tr.wikipedia.org (Oysa Kürdistan'da bu sayı çok daha fazladır)

300'ün üzerinde şüpheli ölüm: Gözaltında kaybolan ve şüpheli koşullarda ölenlerin sayısı 300'ün üzerindedir.
tr.wikipedia.org (Kürdistan'da Sokak infazlarının ve ''faili-meçhul'' edilerek direkt devletin kolluk kuvvetleri tarafından katledilen kürdlerin durumuna bakıldığında bu sayı çok daha fazladır)

İşkencenin amacı "Kürdleri Kürdlükten utandırmak"tı: Kürd yazar Nuri Sınır, Diyarbakır Cezaevi'nde yaşadığı işkencelerin amacının ''Kürdleri Kürdlükten utandırmak'' olduğunu ifade etmiştir.
Kurdistan24 - ???????? 24

Toplu Tutuklamalar ve Siyasi Baskılar:

650.000 kişi gözaltına alındı: Darbe sonrası 650.000 kişi gözaltına alındı ve 230.000 kişi askerî mahkemelerde yargılandı. (Oysa Kürdistan'da bu sayı çok daha fazladır)
tr.wikipedia.org

1.683.000 kişi fişlendi: Siyasi görüşleri, etnik kökenleri ve dini inançları nedeniyle 1.683.000 kişi fişlendi.
tr.wikipedia.org (Oysa Kürdistan'da bu sayı çok daha fazladır)

14.000 kişinin vatandaşlığı iptal edildi: Siyasi nedenlerle 14.000 kişinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı iptal edildi.
tr.wikipedia.org (Oysa Kürdistan'da bu sayı çok daha fazladır)

30.000 kişi işinden oldu: Siyasi görüşleri nedeniyle 30.000 kişi işinden oldu.
tr.wikipedia.org (Oysa Kürdistan'da bu sayı çok daha fazladır)

Kürd Aydınları ve Gazetecilerine Yönelik Tasfiye:

Kürd aydınları hedef alındı: Kürd aydınları, yazarlar ve gazeteciler, darbe sonrası tutuklanarak işkenceye tabi tutuldu. Birçok kürd aydını, salt etnik aidiyetleri olan kürdlükten dolayı hedef alındı katledildi, ''faili-meçhul'' yapıldı, cezalandırıldı.

Kürdçe yasaklandı: Kürdçe, kamu alanlarında yasaklandı ve Kürd Kimliği açıkça hedef alındı.
tr.wikipedia.org

Köy Yakma ve Zorla Göç Ettirme:

Köyler yakıldı: Özellikle kürd nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde, köyler yakıldı ve halk zorla göç ettirildi. Bu uygulama, kürdlerin yaşadığı alanların boşaltılması ve kontrol altına alınması amacı güdüyordu. (Kürdistan'da en az 8 bin köy ve yerleşim birimi yakıldı, yıkıldı)

Zorla göç ettirme: Köylerin yakılması ve halkın zorla göç ettirilmesi, Kürtlerin yaşadığı topraklardan edilmesi için sistematik bir yöntem olarak kullanıldı. (1p milyon kürd türk metropol şehirlerini göç ettirildi)

Medya ve Kültürel Baskılar:


937 film yasaklandı: 12 Eylül Darbesi sonrası 937 film, içeriklerinin "devletin güvenliğine ve kamu düzenine aykırı" olduğu gerekçesiyle yasaklandı.
tr.wikipedia.org

Basın organları kapatıldı: Birçok kürdçe yayın yapan gazete ve dergi kapatıldı, gazeteciler tutuklandı ve baskılara uğradı.

Siyasi Partiler ve Sendikaların Kapatılması:

Tüm siyasi partiler kapatıldı: 12 Eylül Darbesi ile birlikte tüm siyasi partiler kapatıldı ve siyasi faaliyetler yasaklandı.

Sendikalar kapatıldı: İşçi haklarını savunan sendikalar kapatıldı ve işçi hareketleri bastırıldı.

Kürd Ulusal Kimliğine Yönelik Irkçı-Kültürel Saldırılar:

Kürd kimliği hedef alındı: Kürdlerin ulusal kimliği, kültürel mirası ve dili hedef alındı. Kürdçe konuşmak yasaklandı ve kürd kültürü yok sayıldı.

Kürd kültürel mirası tahrif edildi: Kürdlerin kültürel mirası, tarihî ve kültürel yapıları tahrif edildi ve yok edilmeye çalışıldı.

Uluslararası Destek ve Bilinçli Körlük:

Uluslararası destek iddiaları: 12 Eylül Darbesi'nin uluslararası güçler tarafından desteklendiği iddiaları bulunmaktadır.
Wikipedia

Kürd siyasi hareketlerinin bilinçli körlüğü: Kürd siyasi hareketlerinin, darbenin Kürd halkına yönelik uygulamalarını yeterince tanımlayamamış olmaları, MİLLİYETÇİ KÜRD DÜŞÜNCESİNİN BU HAREKETLERDE ÇOK ZAYIF OLMASINDAN DOLAYI ideolojik-politik bir körlük yaşanmıştır.

Bu liste, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin kürd halkına ve Kürdistan'a yönelik uyguladığı baskı, zulüm ve tahrifatların çok ısa bir özetidir. Darbenin etkileri, sadece fiziksel değil, aynı zamanda milli, kültürel, sosyal ve psikolojik düzeyde de derin yaralar bırakmıştır.

Goran Candan

 

DİYARBEKİR ASKERİ 5 No'lu TÜRK VAHŞET ZINDANI
https://saradistribution.com/diyarbakir.zindani.htm

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

12 Eylül 1980 İşgalci islamo-faşist tirko askeri darbesi

September 12, 2022 marks the 42nd black anniversary of the İslamo-Fascist Turkish military coup 1980 - the second phase of a process
of institutionalizing of state terror in all areas in Kurdistan.

12 September and 12 March -- the dates of the 1980 and 1971 military coups -- will remain like to more black dates in Turkey's BLOODY & DIRTY history.

Indeed, the Turkish coup d'etat of March 12, 1971 had already abolished or destroyed several democratic rights and institutions through the application of unprecedented repression.

September 12, 1980... Generals of the Turkish Army carried out a military coup to prevent a Kurdish independence efforts and the progress of the civil forces defending the social and economic rights of the people. The process of democratization and accession of Turkey to the European Economic Community (currently the European Union) was stopped by force and the country was transformed into a huge concentration camp.

For 42 years, despite the resistance of democratic forces in Turkey, successive powers, including that of the invader Islamo-Fascist Turk Caliph Recep Tayyip Erdogan, have run another new terror of the state in Kurdistan and Turkey.

Crimes committed by the putschists of the September 12, 1980 coup:

The Constitution imposed in 1982 by the military junta abolished the last vestiges of the freedoms recognized by the 1961 Constitution.
This constitution denies the fundamental rights of the Kurdish people and the minorities like Armenian, Assyrian and Greeks (el-LAZ)
The domination of the Army over the political, economic and social life of the country has been rendered untouchable by the privileges recognized by this constitution to the National Security Council (MGK).
In two years, up to 1 million people have been arrested and subjected to torture but the majority of these people were Kurds.
500 people lost their lives during their detention.
Thousands of people have been disabled.
210,000 political trials have been opened before military courts.
A total of 98,404 people were tried for their opinions.
6,353 people were tried under the threat of capital punishment.
21,764 people were sentenced to heavy prison terms.
Fifty people were executed following the political trials.
Files have been opened on 1,683,000 people.
348,000 people were denied passports.
The universities were placed under the authority of the Supreme Council of Education (YOK), dependent on the political power.
15,509 people were expelled from their university posts under law N°1402.
18,000 civil servants, 2,000 judges and prosecutors, 4,000 police officers, 2,000 army officers and 5,000 teachers were forced to resign.
All political parties have been closed.
The activities of the 23,667 associations have been stopped.
The press was subject to censorship.
4,509 people were deported by martial law commanders.
Several convicts have lost their lives in prison due to ill-treatment or during the hunger strike in protest against this ill-treatment.
113,607 books were burned.
39 tons of books, magazines and newspapers were destroyed by state paper mills.
937 films were banned.
2,792 authors, translators and journalists were brought before the courts.
The total prison sentences pronounced against the journalists and writers amounted to 3,315 years and 3 months.

 

September 12th, 2022

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KÜRDİSTAN'DA İSE 100.000'lerce KATLEDİLMİŞ VE SAKAT BIRAKILMIŞ KÜRD..

VE YİNE SÖZDE TÜRK MAHKEMELERİYLE 100.000 BİNLERCE TUTUKLU VE HÜKÜMLÜ.

KÜRDİSTAN'DA İŞGALCİ-İSLAMİST TÜRK VAHŞETİ HÜKÜM SÜRÜYORDU VE HALA DA SÜRÜYOR!

 

 

 

 

 

 

 

 

Kurdish political prisoners started at 18 May 1982 a hunger strike action in The Turkish military prison in Diyarbekir 5 No'lu and many of them died in this action

 

 

 

 

 

 

 

 



På Newroz aftonen till 21 Mars 1982 tändes en motståndsgnista av fången Mazlum Dogan mot tortyr och förnedrande behandling av de politiska fångarna
i det ökända turkiska militärfängelset 5 No'lu i Diyarbekir-Kurdistan - İllustration: Abdullah Aksu

 

 

 

 

 

 

 



12 september 1980 - Det turkiska militärfängelset vid Diyarbekir - Norra Kurdistan

Denna turkiska tortyren heter: röka, då tvingades en tänd cigaret i anuset på fångarna

İllustration:Zulfukar Tak' själv fånge i detta fängelse

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sakine Cansiz from Dersim suffered hard in 20 years in this unhuman place

 

 

 

 

 

 

 

 

A view of the visitor-cabin in the Turkish Prison 5 No'lu in Diyarbekir in Kurdistan Here met the visitors Kurdish prisoners.

The text on the dorr: 'Speak Turkish Speak More'!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Her 12 Eylül 1980 yılının 40. yıldönümünde insan o günleri hatırladığında insanın türyleri diken diken oluyor.
12 Eylül 1980 ÖZELLİKLE kürdlere kan kusturdukları gün. Yakalayıp zındana attıklarına insanlık dışı işkenceler yaparak katleden bir işgal, istila, talan, işkence, zulüm, ölüm, sürgün, cumhuriyeti; türk ırk-devleti Türkiye'nin bize yapmadığı kötülüğün kalmadığı o gün.. Hep lanetle ve nefretle anılacaktır o işgalci islamo-faşist ülkey, devlet ve ırk ulusu Türkiye!.

Döktükleri kanda boğulacaklardır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YASEMİN

O çiçek soldu..

Bedenlerimizin tar-u mar edildiği, çığlıklarımızın uçurumlardan atıldığı, 12 Eylül Cehenneminin karanlık günleriydi..

İnanır mısınız? üç yaşındaki çok sevdiğim yeğenimin adını unutmuştum hücrede.. Annem görüşe geldiğinde adını sordum. Annem hafızamı yitirdiğimi sanmıştı... ağlayarak, "Yasemin" dedi. Görüşme esnasında yanımda duran asker "Yasemin"i şifre olarak anladı ve günlerce hücrede bir çiçek ismini telafuz ettiğim için işkence gördüm. Dünyada çiçeği andığı için işkence gören var mıydı acaba ? onu çok merak ediyorum.

Hayal kurmak bile yasaktı..Ama biz inadına hayallerin en romantiğini, en estetiğini ve en insani olanını hep kurduk.. hem de yalnızca Yasemin'i değil, bütün çiçeklerin omuz omuza verip renklendirdiği bahçelerde kahkaha atarak...

Evet.. o çiçek soldu, toprakla buluştu, onlarca Yasemin'e bedeniyle, gülümseyen yüzü ve yürek güzelliği ile tohum oldu.. bahçemizden bir renk eksildi.. toprak yeni Yaseminlere gebe şimdi.. :(

Aziz Gülmüş
(12 Eylül Diyarbakır Cezaevi Anıları CEHENNEM KAHKAHALARI kitabından)

 

 

 

 

Erdal Eren var 17 år. Militärjuntan höjde hans ålder till 18 och hängde honom "enligt lagen"
Eren måste hängas för att han var en fånge från en familj med alawitisk (kurdisk religiös inriktning) tro.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

-- Hepsa Diyarbekir!! Wey Tu bin erdê kevî tevî xwediyê xwe!'

 

 

 

 

 

 

WINDA

 




DİYARBAKIR ZINDANI

 

 

 

 


Foundation For Kurdish Library & Museum