ELÎŞÊR
EFENDÎ
Şêrê Koçgiriyê - ELÎŞÊR EFENDÎ / Elîşêr Efendî
(Jidayikbûn 1882 li gundê Axizer a Maciran, Sêwas – Şehîdbûn 9-7-1937)
Şêrê Koçgiriyê ELÎŞÊR EFENDÎ
“Evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir…” Albert EİNSTEİN.
Alişêr Efendi 1882 yılında İmranlı nahiyesi Azgêr (Atlıca) köyünde dünyaya geliyor. Hesenan aşiretindendir! “Alişêr Efendi; Sivas’ta öğrenim görüp, Mustafa Paşa’nın kâtipliğini, daha sonra da Mustafa Paşa’nın oğulları Haydar ve Alişan Bey’lerin, Refahiye Kaymakamlığında danışmanlık ve kâtipliğini yapmıştır. Alişêr Efendi; Üstün zekâsı, kuvvetli mantık ve muhakemesi, olağanüstü güzel dizeleriyle çok ün kazanmış büyük bir kürd aydındır.
Dersim katliamında bizzat bulunmuş, resmi tarihin kalemşoru Jandarma Alb. Nazmi Sevgen, Alişêr’i şöyle anlatıyor: “Alişêr’i ilk defa siyaset ve mel’anet sahasında, Koçgiri aşireti reisi Mustafa Paşa’nın kâtibi olarak görüyoruz. Alişêr, Dersime geldikten sonra Ovacık’daki milis alayının kâtibi olmuş, alayın Rusları önlemek üzere Munzur dağı mıntıkasına hareketinde beraber gitmiş, bir müddet de Sebil Baba Dağında kalmıştır. Büyük Harpten sonra Koçgiri’ye avdet eden (dönen) Alişêr, eski vazifesi olan Koçgiri Aşireti Reisi Mustafa Paşa’nın oğlu Alişan Beyin kâtibliğini (kâtiplik görevini) deruhde etmiştir. İşte Alişêr’i burada, memleket ve devlet aleyhindeki hareketlerin başında bir dimağ olarak görmek üzereyiz. Koçgiri Aşireti Reisi Mustafa Paşa kendisinde bazı istidadlar (yetenekler) görerek yetiştirmiş, onu bilhassa sık sık Dersime göndererek Dersim aşiretleri üzerinde müessir ve faal olmasını temin etmiştir.”(…) “Alişêr; zeki ve cesurdur, çok güzel türkçe okur, yazar. Dersim’de elimize geçmiş birçok siyasi ve hicvâmiz manzumeleri vardır. Kendisine bu diyarın halaskarı süsünü vermiş, daima öyle görünmek istemiştir.”
Alişêr Efendi, Dersim’de, gerçekleşen bir toplantıda Dersim mebusu Hasan Hayri Bey’le karşı karşıya gelir, karşılıklı konuşmalar yapılır. Hasan Hayri Bey’den sonra söz alır ve şunları söyler: “Ağalar, demir tavında dövülür. Osmanlı hanedanlığından birçok milli devlet çıktı. Çağ milli ayaklanmalar çağıdır. kürdler milli benliğe sahip değil de türkler çok mu sahip? Allah’ın izni keremiyle, biz de akıllı davranırsak bağımsız bir devlet olarak çıkarız. Siyasette acımak yoktur, akıl vardır. Biz kimseden bir şey almıyoruz, her milletin hak telakki ettiğini talep ediyoruz. Hasan Hayri Efendinin söylediği belki başka bir toplum için doğrudur. Ama İttihat ve Terakki’nin mirasçılarıyla çuvala girilmez. Hasan Hayri Efendi’nin Cumhuriyet’e bunca hizmetinden sonra korkarım ki benim gibi bir âsiyle Hasan Hayri Efendi’nin sonu aynı olsun. Bunlar için en iyi kürd, ölü kürd’tür…”
Jandarma Albay Nazmi Sevgen, Koçgiri ayaklanmasının bastırılışını, Alişêr Efendi’nin Dersim’e Seyid Rıza’nın yanına sığınışını değerlendiriyor ve Alişêr Efendi’nin Dersim için yazdığı şiire kendince yorum yapıyor, kendince bu güzelim şiiri tahrik edici olarak buluyor. Bakın, Sevgen bu olayı nasıl değerlediriyor: “Nihayet devletin kahir ve kadir eli Haziran 1921 de Koçgiri hâdisesini yerinde söndürmüş, Alişêr de mukadder olan akıbetinden bir müddet için kendisini kurtararak Dersime firar ve iltica etmişti. Dersime firar tarihi olan Haziran 1921 den ölüm tarihi olan 9 Temmuz 1937 tarihine kadar on altı sene zarfında Alişêr, (değerli okurlar bu resmi ideolojinin kalemi, İşbirlikçi-hainler tarafından Alişêr Efendi’nin katledilmesini ibret verici akıbet olarak veriyor.) Tunceli de hemen hiç bir siyasî faaliyette bulunmamış, fakat o tarihten itibaren maslûb Seyid Rıza’nın da yanından ayrılmamıştır. Bu sebeple onu yine maskelenmiş olarak Seyid Rıza’nın arkasında görmek kabildir. Bu sırada fırsat buldukça gizliden gizliye halkı tahrik ve teşciden fariğ olmamıştır. Onun biraz da tahrikâmiz olan Dersim hakkındaki şu manzumesi fikri mel’una-nesinin bariz bir tezahürüdür:”
“Gönül gel gezelim Munzur dağını
Ne hoş memlekettir İli Dersim’in
;Seyran eyliyelim Sultan dağını
Ne hoş çiçektir gülü Dersim’in
Nice Padişahlar geldi cihana
İli almak için düştü gümana
Her bir çeşit atmış bir yana
Kesilmemiş kıylü kali Dersim’in
Arslanlar yurdudur tilkiler girmez
Gerçekler sırrıdır akıllar ermez
Evliyalar gülüdür zalimler dermez
Ona bağlıdır yolu Dersim’in
Merdan-ı Hüda’ya kim ki yaklaşır
İmdada kavuşur, hemen ulaşır
Cûşa gelir, şimşek gibi savaşır
Etrafı yıkar seli Dersim’in.”
Jandarma Albay Nazmi Sevgen’in yukarıda yaptı yorum ve değerlendirme, Alişêr Efendi’nin Dersim için yazmış bu şiir içindir. Alişêr, bir müddet Ovacık’ta, bir müddet Ağdat köyünde ( bu köy Seyid Rıza’nın doğduğu köydür) kalır. 1937 senesi ilkbaharında Dersim’de bir hareketlenme vardır, General Abdullah Alpdoğan ve Jandarma Alb. Nazmi Sevgen bu hareketlenmenin perde arkasında Alişêr Efendi’nin olduğunu var saymaktadırlar. Alişêr Efendi’yi ortadan kaldırmak için büyük bir uğraş içine girerler, Alişêr Efendi’de bütün bunların farkındadır. Alişêr Efendi kendini ve ailesini korumak için, Seyit Rıza’nın yaşadığı yere yakın olan Palaxine’deki mağaraya yerleşmeye karar verir. Bu mağarayı ev haline getirerek yoldaşı-eşi Zarife Ana, yeğeni Sabri ve Sabri’nin eşi ile yani 4 kişilik bir aile olarak mağarada yaşamaya başlar.
General Abdullah Alpdoğan ve Jandarma Alb. Nazmi Sevgen, Alişêr Efendi’yi ortadan kaldırmak için haince planladıkları tuzaklarını devreye sokmaya başlıyorlar. Daha önce de para ve çeşitli vaatlerle elde ederek hain bir işbirlikçi muhbir ve milise dönüştürdükleri Seyid Rıza’nın kardeşinin oğlu olan Reyber’i bu iş için görevlendiriyorlar. “Reyber, Seyit Rıza’nın oğlu İbrahim’in 1933’te Sin Köyü baskını sırasında öldürülmesinin şüphelisiydi. Dolayısıyla, amcasının kendisinden bir gün mutlaka hesap soracağını bilerek yaşayan Reyber için devletle işbirliği yapmaktan başka çare yok gibiydi.” İbrahim Seyid Rıza’nın ilk karısından olan üç oğlundan biridir. Özelikleriyle Dedesi Seyid İbrahim’e çok benzetilirmiş. Seyit Rıza’nın yaşı ilerledikçe İbrahim babasının toplumsal yaşamdaki görevini üstlenir. Dersim’de insanlar Seyid Rıza’dan sonra yerini İbrahim’in alacağını görürler ve ona saygıyla yaklaşırlar. Yerel kaynaklar, İbrahim’in zeki, bilgili, kendinden emin, otoriter, askeri yönü de gelişkin, gözü pek ve korkusuz bir kişilik olduğu yazıyorlar. İbrahim ve arkadaşları 1933 yılının ilk aylarında bir komployla katlediliyor.
Reyber de bu iş için kuşkulanılmayacak biri olan Alişêr Efendi’nin kirvesi de olan Zeynel’i seçiyor. Reyber, Ankara tarafından satın alınmış, devlet için istihbarat yapan, ayrıca kendisi gibi istihbaratçılar toplayan, işbirlikçi bir haindir. Bulduğu hainlerden biri de Zeynel’dir! Zeynel, Seyid Rıza’nın koruması altında büyür ve Pir Seyid Rıza’ya çok bağlıdır. Reyber, Zeynel’in devlete karşı işlemiş olduğu vukuatları bildiğinden, Zeynel’e “durumun ordu güçlerince biliniyor, bir şeyler yapmazsan seni af etmezler” diyerek çeşitli vaatlerde bulunarak ikna etmeye çalışır. Reyber, Zeynel’e şunları söyler; “devlet Alişêr’in peşinde. Alişêr’i ortadan kaldırırsak hem bol para, mal mülk alırız, hem de Dersim’in durumu da düzelir.” Reyber’in amacı Zeynel’in eliyle Alişêr Efendi ve Zarife Ana’yı ortadan kaldırmaktır.
Ve sonuçta Reyber, Zeynel’i ikna eder. Reyber, Zeynel ve yanındakilerle birlikte Palaxine’deki mağaraya doğru yola koyulurlar. Mağaraya yaklaştıklarında Zarife Ana bunların geldiklerini görür ve kuşkulanır, eşine “bu geliş hayra alamet değil, tedbirli olalım” diye uyarır. Ama Alişêr Efendi; “baksana hevalê önlerinde kirvemiz Zeynel var, ikrarımızdan nasıl fenalık beklersin” der ve hep birlikte konuklarını karşılamaya mağaranın önüne çıkarlar ve gelenleri içeriye davet ederler. “Eller tüfeklerin tetiğinde, hoş beşten sonra Zeynel ve adamları gitmeye hazırlanırken, birden dönerek Alişêr Efendi’ye ve ailesine kurşun yağdırıyorlar.”
İlk mermilerin hedefi Alişêr Efendi’dir. Mistoy Surê’nin Kurşunu Alişêr Efendi’yi öldürür. Bu saldırı anında Zarife Ana’da Vank’lı Efendi’yi vurur. O anda Zeynel mağaraya doğru yönelir, içeri girer. Alişêr Efendi’nin yeğenini ve yerde Mistoy’la boğuşan Zarife Ana’yı vurur. Hainlerden biri ölmüş, iki kişi de yaralanmıştır. Hain zalimler, Zarife Ana, Alişêr Efendi ve yeğeni Sabri’nin başlarını keserler. Alişêr Efendi katledildiğinde (09 Temmuz 1937) 55 yaşındadır. Bu arada silahsız olan Sabri’nin karısı ormana kaçarak kurtulur. Mağarayı tümden ararlar ama bulamazlar. Bu çifte ait olan değerli eşyaları, döküman-belgeleri, kitap ve defterleri de almayı ihmal etmezler. Reyber Mezikê’de Zeynel’i bekler. Bu hain saldırganlar Tilagê’de buluşur ve oradan da Karargâha giderler. Albay Nazmi Sevgen, kendilerini karşılar.
Bu işbirlikçi iki hain Reyber ve Zeynel canice kestikleri Alişêr Efendi, Zarife Ana ve Sabri’nin başlarını ve Alişêr Efendi’ye ve Zarife Ana’ya ait değerli eşyaları, döküman-belgeleri, kitap ve defterleri de Alb. Nazmi Sevgen aracılığıyla Abdullah Alpdoğan’a teslim ederler. (Abdullah Alpdoğan, Koçgiri kasabı (Sakallı) Nurettin’in damadıdır.) Ve kendilerine vaat edilen altın ve paraları alırlar. “Gerisini, bu kesik başın resmini çekip ilk kez yayımlayan Nazmi Sevgen’den dinleyelim: “Alişêr’in kesik başının resmini ben aldım. Fakat kesik başın resmini alırken ürperdim, tüylerim diken diken oldu. Günlerce o baş gündüz hayâlimde, gece rüyamda yaşadı.”(…) “(Yeni İnci, Sayı:44/1953)” General Abdullah Alpdoğan, Seyid Rıza’nın yeğeni Reyber’i satın alarak direnişi kalbinden vurmak istedi ve sonunda emeline kavuşmuş oldu.
(Mehmet Kabadayı'nın makalesinden alıntılar)
Koçgiri ulusal kurtuluş hareketi döneminde diplomasi faliyetlerini yürüten Alşan Bey Mustafazade Kemalist rejim tarafından öldürüldü.
Mezarı bölge insanının ziyaret yerine dönüşünce, mezar top atışlarıyla yıkıldı - Evin Çiçek
Elîşêr Efendî (Jidayikbûn 1882 li gundê Koçgîrîzade Azgêr a Maciran, Sêwas – Şehîdbûn 9-7-1937)
Elî Şêr û Zerîfe Xanim
hêvî ew gula neçilmisî ye ku li erda zipî zuwa ya li nav dehl û deviya ya ku li ser kevirên zuwa şîn tê .. Wek krengê teze wek bûka servekirî bê temezî li meydanê li ber çava li nav dila ew dilên şikestî yên bi xwîn û brîn .. Hel-best-van |
Koçgiri'de de yayınlanan Geçici Kürd Hükümeti bildirisi. Kaynak, Evin Çiçek
Geçici Kürd Hükümeti Bildirisi Ey Kürdler! Allah'ın emri ve peygamber'in kavliyle asırlardan beri esaret altında inleyen Kürd Milleti'nin kurtuluşunun başlangıcı ve bağımsız Kürd Devleti'nin esası olan Muvakkat (geçici) Kürd Hükümeti'nin teşekkülünü bütün vatandaşlara duyurmaktan onur duyuyoruz. Vatandaşlar! Bütün Kürdistan dahilinde, ulusal hareketin gelişmesiyle hükümetimizin kesin kuruluşu hakkında yapılacak muazzam teşebbüsün gerçekleşme zamanı pek yakındır. Ancak bu teşebbüs bütün vatandaşların ayrı ayrı yardımı olmadıkça gerçekleşemez. Her Kürd, vatanı için bu emre büyük ve küçük birer görev ile yükümlüdür. Bunu ihmal edenleri tarih lanetliyecektir. Allah korusun bu fırsatı kaçıracak olursak, yarınki neslin huzurunda suçlu durumunda kalacağız. Çünkü bu büyük fırsat bir daha ele geçmez. Vatandaşlar! Sizin şimdilik yapacağınız hizmet, basit fakat önemli ve büyüktür, ağırdır. Siz, Mustafa Kemal'e karşı harb eden Yunan Ordusu'na karşı bir görev almaktan ve Mustafa Kemal'in lehine harbe katılmaktan tamamen çekilmelisiniz. Çünkü Mustafa Kemal ile harb eden Yunanlıların Kürdlere karşı hiçbir düşmanlıkları yoktur ve olmaz. Aksine Sultan'a karşı ayaklanmaya cüret eden Mustafa Kemal, müslümanların halifesi hazretleri tarafından Kürdlere verilen özerkliği ve bağımsızlığı gasp etmektedir. Bundan vazgeçersek Mustafa Kemal'in İstiklal ve daha doğrusu Engizisyon mahkemelerinde topyekün idam edileceğiz. Daha şimdiden bu mahkemenin idam ettiği kürdlerin miktarı binleri çoktan aşmıştır. Vatandaşlar! Halife'ye isyan eden Mustafa Kemal'i imha ve Kürd Hükümeti'nin kuruluşunu kolaylaştırmak üzere, cümleniz bulunduğunuz yerlerde isyanlar, ihtilaller tertib ediniz ta ki ağırlığı günden güne çoğalan bu esaret gömleiğini yırtıp atalım. Çünkü esir olmak, mazlum olmakta, zalim olmak kadar ve belki daha büyük bir cinayettir ki cezası idamdır. Vatandaşlar! Yakında resmen ilan olunacak Kürd Hükümet Sancağı altında kucaklaşmak ümidiyle cümlenizden ve cümlemizden çaba ve gayret bekliyoruz.
Muvakkat Kürd Hükümeti, Koçgiri 1921
|
Heyder Beg
Mêrxasê me Alşan Beg endamê Komela Bilindkirina/pêşvebirina Kurdistanê ye (Kurdistan Tealî Cemîyetî) bû. Armanca wî Kurdistaneke serbixwe ye. Rêvebirê Tevgera Netewî ya 1921an e. Li peyqirkirina 1921an tê sirgûnkirin. Dema ku vedigere welatê xwe herêma Koçkirî/Koçgîrî'yê dagirker projeya xwa amade dikin: Sal 1931 mêrxasê, dîplomatê me Alşan Beg, birayê Heyder Begê bi deste îttihatçi-kemalîstan bi teqandina bombeyekê dkujin. Li ser mirina wî şîn tê danîn. Sîyarek ku tê gotin ev e:
Miro, miro, mîrê mîran
Hespê mîrê min qiri hêşîn
Diçe dilîze li ser lingê paşîn
Birînên mîrê min pir giran in
De dilê min wî ra dêşî
De Mîro Mîro Mîrê Mîran
De Mîro Mîro Mîrê Mîran
Karê te çi li Sêwazê li nav maciran
Tirkên macîran me ra nabin cîran
De rabe rabe Mîro rabe
De rabe rabe Mîro rabe
Xewa sibê pir zêde xirab e
Xewa sibê pir zede giran e
Hespê Mîrê min qiri boz e
De rê va merre rê bi toz e
Xwenga wî li wî sû ye
De lomane bi lêvi poz e
De Mîro Mîro Mîrê Mîran
De Mîro Mîro Mîrê Mîran
Karê te çi li Sêwazê li nav maciran
Tirkên macîran me ra nabin cîran
Alşan Begê Qoçgiriyê..
Piştî ku ji surguniyê vedigere ji hêla Mistefa Kemal ve tê kuştin. Gora wî dibe ziyaretgah. Ji ber vê yekê
neyar dide ber topan û hildiweşîne. Ew kesê ku wek ARSEL/ALŞÊR/ARSÊR/ALÎŞÊR bi navê
'Koçgîrîzade) îmze davêje. Navê gundê wî AZGÊR e. ÇÎTE/MACIRAN ku girêdayê ''Îmranli'yê'' ye.
Heyder Beg
______________________________
Alişer, 1900-1937 yılları arasında önemli roller üstlenmiştir. Lider kişiliği yanı sıra Dersim bölgesinde halk tarafından çok sevilen bir kişi olmakla beraber ‘Halk Ozanı’ olarak da bilinmektedir.
1900-1937 yılları arasında önemli roller üstlenmiştir. Lider kişiliği yanı sıra Dersim bölgesinde halk tarafından çok sevilen bir kişi olmakla beraber ‘Halk Ozanı’ olarakta bilinmektedir. Halk arasında örgütlenme faaliyetlerinde bulunan Alişer, yazmış olduğu şiirlerle halkı bilinçlendirmek için uzun süre faaliyetler sürdürmüştür. Dersim aşiretleri arasında ittifak çalışmaları da yürüten Alişer’e bu konu da yardımcı olan hem eşi hemde yol arkadaşı Zarife Hanım’dır. Zarife Hanım’ın mücadele içerisindeki yeri en az Alişer kadar etkili ve önemlidir.
Birinci Destan;
”Bismillahi diyelim hakdan inayet.
Ta ezelden mazhari ihsani dersim.
Muhammed Mustafa olşahi velayet
On iki imamın lisanı dersim.
Ceddimiz Şeyh Hasan Olşahi Horasan
Himmet et bizlere olsun sayaban
İkilik perdesini atalım hemen
Birlik zamanıdır mekanı dersim.
Hikmetten bir hengame cihana saldı
Ol kavmi Mervani zulmette kaldı
Her millet uyandı hakkını aldı
Yakındır ahdi Pimani Dersim.
Müslüman namıyla bir çok harühas
Müminler yapmışlar ateşten kafes
Adalet şimşirini taksınlar herkes
Söylensin şanı şevketi Dersim.
Türkler şeriati biz tarikati
ikisi de birdir hakkın ibadeti
Madem ki Adliye yoktur biati
işte vurağıdır zamanı Dersim.
Bari lütfunla bu çarkı döndür.
Gerçek evliyaları her yere gönder
Evladı ahfadı galipten sakla
Kurtarsın ehli imanı Dersim.
Bari lutfun et bize rehber
Himmet evliyası her yere yavar(?)
Cihan kar kılmaz bize serbeser.
Seçilsin meydana derdani Dersim
Nasrun minallahi ve fethün garip
Beşirun münine yaheyyulmuhip
Teki zuhur etti bu nurinmucip
Bi iznillah kurulmuş binası dersim.”
İkinci Destan;
Evi yansın Kemal bize yük olmuş.
Zeyli ziyareti sen bize ne diyorsun.
Dört tarafımıza top tüfenk kurdular.
Vurun çok koç uşağı vurun.
Koç uşağı, size diyorlar Arslan uşağı.
Askerimiz gitti ağzı bağlı deresine
Kemal teyyaresinin sesi sazla zurna gibi
Vurun kardeş vurun dostunuzdur.
Muhindi divarile Seyyid battalı gazi
Kemal tahta çıktı cumhuriyet istiyor
Koç uşağı cumhuriyeti kabul etmiyor.
Seyyit Rıza diyor kalbinizi tam tutun
Dersim halkına şapka yakışmaz
Vurun kardeş vurun Düzgin bize ne diyor.
Koç uşağı Seyyid Rıza’ya diyor ki zeylin üzerine git,
bir telgraf Düzgün’e çek
Birinde mugindi divarına
Vurun vurun; Kardeş vurun hak bize ne diyor.
Seyyid Rıza pencereden çağırıyor.
Muhindi divarının telgraf cevabı geldi.
Size bir hayırlı haber söylüyorum.
Vali Fahri kazan deresinde murt oldu.
Vurun kardeş vurun
Hele mugindi divarı bize ne diyor..
Üçüncü Destan;
Gönül gel gezelim munzur dağını
Ne hoş memlekettir eli Dersimin
Seyran edin Sultan Dağını
Ne hoş çiçekleri gülü Dersimin
Nice padişahlar gelmiş cihana
Bunu anlamak için düşmüş gümana
Her birini bir çeşit atmış bir yana
Kesilmemiş kolu kılı Dersimin.
Arslanlar yurdurur tilkiler girmez
Gerçekler sırrıdır akıllar ermez
Evliyalar gülüdür zalimler durmaz
Onlara bağlıdır yolu Dersimin.
Merdani hüdaya kim ki bulaşır
İmdada kavuşur hemen ulaşır
Coşa gelip şimşek gibi savuşur
Etrafı yıkar (?) Dersimin
Aşari cömert hakkın rahine
Sultanımız durmuş kıblegahına
Sultan baba derler onun şahına
Atılır topları (?) Dersimin.
Evliyası çoktur kılıç takınır.
Bütün aleviye yardım dokunur.
Havariç Yado devlet ondan sakınır
Allahtan kavidir beli Dersimin.
Tekinin Şeyh Ahmed Ceddi olası
Seydani Şeyh Ahmed attı binası
Şükür hakka geçmiş onun duası
Cümleden üstündür eli Dersimin.
NOT: Şiirlerin Kürtçe’den Türkçe’ye tercümesinde yanlışlıklar bulunuyor. Kürtçe nüsha elimizde bulunmadığı için tercümeyi olduğu gibi aktardık…
BELGE;
”Aşiretleri arasında gizli olarak dolaştırılan ve Türk düşmanlığından ve Kürtçülüğün çoğaltılmasından bahis bulunan üç destanın Kürtçe’den dilimize çevrilen suretleri ve Elazığ Vilayetinin bu hususta alınan 177/164 numaralı tahriratın sureti leffen takdim edilmiştir.
Yüksek Başvekalete, C.H.F.K.U, R.C.K.U, B.E.H.Rs J.U.K yazılmıştır.” Dahiliye Vekili
1- Dersim aşiretleri arasında dilden dile dolaşan Türkü ve Destanlardan bu defa Mazgirt Kaymakamlığınca elde edilen üç nüshasının mütercim suretlerini ilişkilendirerek sunuyorum.
Bunlar amiyane yazılmış olmakla beraber doğrudan doğruya bir kasdi mahsusla tertip ve temin edilmiş olduğu pek açıkça sezilmektedir.
Asılları Kürtçe olan bu yazıların Seyyit Rıza’nın yanında bulunan Koçgirli Alişer tarafından yazıldığı söylenmekte olup Cumhuriyet ve Türklük aleyhtarı ve Kürtçük emelini takip edenler için çok kuvvetli bir propaganda vasıtası olduğu şüphesizdir. Bu gün Dersim halkını eskisi gibi daima kendilerine merbut bulundurmak, nüfuzlarını yürütmek, hatta taabbüd ettirmek gayesini güden aşiret reisleri ve bilhassa Seyyitler; Cahil halkın böyle amiyane surette kahramanlık ve dini duygularını kıcıklamak suretiyle bu arzularını yürütmektedirler.
Bu meyanda en ziyade Seyyit Rıza kendisine Dersim’in Aleviler ulusu ve ruhaniyet ve kudsiyet ‘melcei’ ve Türk düşmanı, Kürt hamisi sıfatını takınmak istediği; kendi himayesinde bulunan Koçgirililerin bu yazışları ile de teeyyüt eylemekte bulunduğunu arzeylerim efendim.
2- Dahiliye Vekaletine, Birinci Umumi Müfettişliğe arzedilmiştir.” Elazığ Valisi
BELGE; Elazığ Vilayetinin 22.03.1933 tarihli ve 177/164 numaralı tahriratı suretidir;
Alişer;
Aşiretlerin dağınık yapısını düzeltip bunları birleştirmek için sürekli görüşmeler yürütmüştür. Alişer portresi iki yönlü olarak karşımıza çıkıyor. Bunlardan Birincisi; Edebi kişiliği, İkincisi ise Liderliktir. Alişer ismi Dersim-Erzincan bölgesinde hızla yayılırken yazmış olduğu şiirleri halk üzerinde büyük etki meydana getirmekteydi. Şiirlerinin ulus-millet bütünlüğünde insanların ruhuna işlemesi dönemin rejimi tarafından dikkatle takip edilmiş ve rapor edilmiştir. Öyle ki Alişer’in yazmış olduğu şiirler devlet tarafından ”Destan” olarak rapor edilmiştir. Belgelerden anlaşıldığı üzere Alişer o dönem yazdığı şiirleri çoğaltıp halka dağıtılmasını istemiş, Mazgirt Kaymakamlığı, Alişer’e ait şiirlerin nüshalarını ele geçirip bunları Elazığ Valiliğine bildirmiştir. Elazığ Valiliği, tercüme ettiği şiirleri rapor şekilde Ankara’ya iletmiştir. Alişer, rapor da anlaşıldığı üzere Seyyid Rıza ile yakın temaslar ve görüşmeler içerisindedir.
Alişer’in şiirlerini Kürtçe’nin hangi lehçesinde yazdığına dair belge de herhangi bir bilgi bulunmazken, bu konu da çalışması olanların ağırlıklı görüşü Alişer’in Kürtçe’nin Kurmanci lehçesiyle yazdığı yönündedir. Belgeler de ifade edildiği gibi ”ASILLARI KÜRTÇE OLAN YAZILAR” ibaresi geçmektedir. ‘Üçüncü Destan’ olarak verdiğimiz şiiri ”Gönül gel gezelim munzur dağını” Alişer’in bilinen en popüler şiiridir. ‘İkinci Destan’da’ yer alan ”Evi yansın Kemal bize yük olmuş.” şiiri ise, çok bilinen bir şiiri olmamakla beraber iyi incelendiğinde dönemin sosyolojisin şiire nasıl yansıdığını iyi görebiliriz. Şiirlerin tarzına baktığımız da hem dönemin gerçekliğini hemde tarihsel bağlamda yazıldığını görüyoruz.
Örneğin ‘Birinci Destan’da’ geçen ”Ol kavmi Mervani zulmette kaldı” sözü, Mervani Kürd Devletine yapılmış bir atıftır. Hemen bir sonraki cümle ”Her millet uyandı hakkını aldı” diye devam eder. Alişer, Kürt kavminin karanlıkta kaldığını belirtirken, her ulusun uyanıp kendi kaderini tayin ederken Kürtlerin bu hakkı elde edememesine işaret ediyor. Said-i Kurdi’nin de Kürtlere yönelik böyle bir sözü bulunmaktadır; ”Arslan Kürtler! beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız…” Ulus-Devlet döneminde Kürtlerin ‘uyanışa’ geçememesi Kürt lider veyahut aydınların sürekli vurguladığı bir noktadır.
”İkinci Destan’ın” ilk cümlesi ‘Evi yansın Kemal bize yük olmuş.’ diye başlar. Kemal’den kasıt ‘Mustafa Kemal Atatürk’tür.’ Günümüz de ‘Dersim-Koçgiri’ tartışmaları yapanların bir kısmı bu dehşet verici soykırım karşısında ‘Atatürk’ün bilgisi dahilinde’ değildi diye tarihsel gerçeklikten uzak tezler ortaya atmaktadır. Özellikle 1937-1938 Dersim İsyanın’dan önce patlak veren Koçgiri İsyanını bastırmakla görevli Topal Osman ve Sakallı Nureddin Paşa’nın Koçgiri civarında işledikleri insanlık suçları bilinen bir gerçektir. Sakallı Nurettin Paşa’nın ”Zo diyenleri ‘Ermenileri’ temizledik, şimdi sıra Lo diyenlerde ‘Kürtlerde…. ” sözünü bu isyan sırasında söylediği bilinmektedir.
Alişer, ‘ulus-kimlik’ bağlamında örnek bir kişilik olarak önümüze çıkıyor. Osmanlı Devleti dağılırken, Kürtler haklı olarak kendi kaderlerini tayin etmek için çeşitli adımlar atmış, bu adımlar bazen yayılmacı bir politikayla bazen de lokal şekilde kendisini göstermiştir. Kürt Ayaklanmalarını ‘ulus-kimlik’ bağlamından koparıp ‘din-inanç’ merkezli bir boyuta taşımak elbette Kürtleri ‘ulusal’ düşünceden koparmaya yönelik söylemlerdir. Şeyh Said Ayaklanması ‘Din içindi’ diye savunanlar Azadi Teşkilatı’nın yapılanmasına değinmezler ve Şeyh Said’in bu teşkilat doğrultusunda hareket ettiğinin gerçeğini dile getirmek istemezler. Nitekim buna benzer söylemler Koçgiri ve Dersim içinde dile getirilmiştir. ”Kürtler adına değil, Aleviler adınaydı…” Oysa gerçekler bu söylemlerin dışında ve çok farklıdır. Alişer’in dönemin Kürt lider ve kurumlarıyla sonradan ilişkiye girdiği bilinen bir gerçektir. Devlet kanadında ise meseleye bakış açısı çok nettir; ”Kürtçülük” ”Kendi kaderini tayin etme hakkı…”. Bu bakış açısı zalimane yöntemleri beraberinde getirmiş ve tarihte benzeri az görünecek katliamlara imza atmıştır. Dersim katliamı,katliamdan öte askeri harekat ve planlama açısından soykırım harekatıdır. Sivil insanların zehirli gazlarla veyahut ateşli silahlarla toplu şekilde öldürülmesi bunlara örnektir. Nitekim Cumhuriyet’in ilanıyla ‘Kemal bize yük olmuş’ sözü, tüm şiddetiyle Kürtleri yakıp yıktı. Koçgiri’den sonra Şeyh Said, Seyyid Rıza (Dersim), Ağrı Ayaklanmaları büyük ve zalimane yöntemlerle bastırıldı. Bu hadiselerden ötürü binlerce Kürt hayatını kaybetti. Alîşer ve Zarife Hanım Dersim Ayaklanması sırasında 9 Temmuz 1937 yılında hunharca katledildiler. PS: Alişer hakkında raporlar direkt olarak dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’e iletilmiştir. Bitlisname.com kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. BELGE; Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Arşivlerinden temin edilmiştir. İHANETİN RESMİDİR
Üç ok - Üç hain'e işaret ediyor. Ortadaki hain Rayber'dir. Elî Şêr Efendî İşgalci, İslamo-Faşîst türklük devleti basınında nasıl hayasızca yalanlarla teşhir edildi.
Akt. Bitlisname
Elîşer Efendi'yi ve hanımı Zarîfe'yî katleden RAYBERÊ QOP
Şerê Koçgirî ya Serxwebûnê- 1920-1926
|
Rayberê ku serê Elîşêr Efendî û Zerîfe Xanim jêkir