Tamaziğ (Mağrib) Ülkesine İlk Seferim

Yekem geşta min a bo Welatê Temezîxê (Mexrîb'ê)  24-12-2019 -10-01-2020

 

Home  |  Destpêk  |  Ana Sayfa

 

 

 

Tamaziğt, amaziğlerin ülkesi seferimden döndüm. Çok ilginç ve çok olumlu şeyler gördüm orada. Yüzden fazla güzel resim çektim. Amaziğ (''berber'') halktan hemen her kesimle konuştum. Bütün Fas halkı, çok kibar ve çok anlayışlı bir halktır. Eğer Fas toplumu Ortadoğu ve arap ülkeleriyle mukayese edilecek olursa, çok rahatlıkla diyebilirim ki Fas toplumu Ortadoğu'nun İsrail'den sonra en ilerici, en medeni toplumudur. Fas toplumunun bu özelliğini, günümüzün ilericilik kıstasının Ortadoğu'daki en temel ölçütlerinden biri olan; Ortadoğu toplumlarının kadınlara yaklaşım şekli ile ölçüyorum. Ve bir de farklı dini inançlara karşı gösterilen büyük tolenas kültürü.. Örneğin, genel olarak Ortadoğu toplumlarında ve özel olarakta türk, arap ve fars toplumlarında kadınlara yönelik açıktan yapılan cinsel tacizler, burada asla yoktur. İkibin yılının yaz ayında Mısır'da idim. Mısır'da kadınların cadde ortasında cinsel olarak taciz edildiğine bizatihi şahit olmuşumdur. Yaklaşık bir yıl Suriye'de kalmıştım, Şam'da kadınların kölelerden hiçbir farkı yoktur. Güney Kürdistan'a 2010 ile 2014 yılları arasında tam 11 defa gittim geldim. O zaman bazı ırak arap şehirlerine de uğrama şansım oldu. Irak'ta kadınların içinde bulunduğu zilleti anlatmaya hiçbir kelime yetmez. Kadınların Suudi Arabistan'da ne kadar çok ezildiklerini anlamak için Suudi Arabistan'ı gidip görmeye hiç gerek yoktur, çünkü kadınların Suudi Arabistan'da uğradıkları zulüm dillere destandır.

Sümer'lerden sonra bütün müslüman Ortadoğu'da kadın olmak çok zordur. Kadın, bu ülkelerde alınıp satılabilen sadece basit bir metadır. Türkiye'de kadın olmak yaşarken ölmek demektir. İran'da kadın olmak doğumdan edinilen büyük bir talihsizliktir. Oysa Fas toplumunda, kadınların tedricen rahat ve müreffeh bir yaşam yaşadıkları, çoğunun gergin olmayan, güleç yüzlerinden, serbest ve modern giyim ve kuşamlarından da belli oluyordu.

Arapça Kuzey Afrika halklarının dili olmadığı ve islam fetihleriyle sonradan yerli halka empoze edilen bir dil olduğu için, Kuzey Afrika arapça'sı doğal olarak, birbiriyle hemen hemen aynı olan Suudi Arabistan, Suriye, Irak ve Ürdün arapça'sından çok farklıdır. Kuzey Afrika arapçası'nda kısaltmalar, kısaltılmış telaffuzler dikkati çekiyor. Bu da arapça'nın bölgeye sonradan gelmiş bir dil olduğunun başka bir göstergesidir. Örneğin arapça'daki ''ahad' (bir) kelimesi, Fas arapçası'nda kelimenin başındaki sesli harf ''a'' düşerek ''had'' olarak telafüz edilmektedir. Yine Fas mahalli arapça'sında Huseyn (şahıs ismi) Hüsîn olarak, Zêyn (hoş, tatlı) zwîn olarak değişerek, yöre dili olan amaziğ diline göre inceltmeler de baş göstermektedir.

 

 


 

 

Amaziğ & Kürd Halkının Birbirine Yakınlığı ve Her İki Halk Arasındaki Derin Tarihi ve Güncel Bağlar

Amaziğ halkı kürdlere çok büyük bir sempati duyuyor. Aynı şekilde Fas'ın arab halkı da kürdlere büyük bir sempatiyle bakıyor. Örneğin bize amaziülerin şehri Agadir yakınlarındaki Tagazhut sahilinde at kiralayan bir arab genci, ''kürdler çok iyi ve çok yiğit bir halktır, İhlal edilen haklarını almak için savaşıyorlar'' dedi. Bu methiyesini ona kiraladığımız atların ücretini ödedikten sonra söylemesi, bu söylediklerinde içten ve samimi olduğunu gösteriyordu. Bize at kiralamak için söylememişti bu sözleri. Taksi, şoförlerinden, mağaza ve restorant işçilerine, üniversite öğrencilerine, öğretmenlere, memurlara varana kadar, Fas toplumunun birçok kesimi kürdleri iyi tanıdıkları gibi, kürdlerin kurtuluş ve özgürlük mücadelesini de yakından tanıyorlar ve bu mücadeleye sempatiyle bakıyorlar. Fas araplarının kürdler konusunda Irak ve Suriye araplarının büyük bir genelinin ırkçı tavırlarının tam tersini gösterip kürdlere yönelik bu olumlu tavırları çok dikkat çekici ve çok sevindiricidir. Irak ve Suriye toplumlarının büyük bir genelinin tam tersine, Fas arapları, kürdlerin kurtuluş, özgürlük ve demokrasi mücadelesine ve kurtuluş çabalarına sempatiyle bakıyorlar. Fas toplumunun arap aydınları, Irak ve Suriye'nin genel olarak insan haklarını ihlal etmelerini ve özellikle de kürd halkının ulusal haklarına karşı gelmelerini tasvip etmeyip kınıyorlar. Bu da Irak ve Suriye arap aydınlarının ve özellikle de türk aydınlarının ne kadar ırkçı ve şöven olduğunu göstermektedir.

Fas araplarının tolerant bir toplum olduğunun başka bir göstergesi de, Fas toplumunun kadim bir parçası olan olan yahudi toplumuna olan anlayışlı yaklaşımıdır. Yahudi halk, Ortadoğu'nun İsrail'den başka hiçbir yerinde Fas'ta olduğu gibi serbest ve güvenlikte değildir. Hatta hıristiyanlardan daha fazla yahudilere sempati ile bakıyorlar. Amaziğ halkının ilk dini tıpkı soydaşları kürdler gibi şemsi bir dindir. Sonradan da yahudilik inancını benimsemişler. Yahudiler, Fas toplumunun iktisadi, kültürel hayatında oldukça önde ve aktiftirler. Arab emevi halifeliği döneminden beri amaziğ halkının da kürdler gibi ezici çoğunluğu müslümanlaşmıştır..

Fas arap halkı, kürdlere ne kadar sempatiyle bakıyorsa, amaziğ halkı doğal olarak en az iki kat daha fazla sempatiyle bakıyor kürdlere kanaatindeyim. Kürd olduğumu duyduklarında ilk söyledikleri şey; ''kürdlerle kültür ve dilimizin kökeni birdir'' diyorlardı. Amaziğ halkı arasında kürdlerin ve amaziğlerin tarih birliğinin bilinci ve amaziğ ve kürd halklarının temel insan haklarının ihlal edilmekte olduğu bilinci oldukça yüksektir.

Amaziğ'lerin Agadir (anlamı gıda merkezi, deposu) adlı büyük şehirlerinin müzesini gezdim. Müze müdiresi Fatma Inaghnane hanımefendi ile oturdum, sohbet ettik. Çok sıcak, faydalı ve hoş bir görüşmeydi. Agadir şehrinin Amaziğ Müzesi 2000 yılında kurulmuş ve içinde amaziğ halkının tarihi, dili ve kültürüyle ilgili antropoljik mahiyette oldukça zengin bir tarihi eser kolleksiyonu mevcuttur.

Bu ülkenin cennet gibi bir havası vardır. Yılın 300 gününden fazlası güneşli geçen günlerdir. Hava sıcaklığı ise, çok ılımlı bir iklim oluşturan 25 ila 30 derece arasındadır. Bu hoş hava durumu kış yaz, sonbahar hep sabittir ve hiç değişmiyor. Bunun için Fas, avrupalıların turist cennetidir. Ülkede onbinlerce lüx turist otel komplexleri mevcuttur. Bu güzel ve hoş iklimli ülkeye akın eden turistlerin başında avrupalı turistler gelmektedir. Örneğin Avrupa'nın bir diğer turizm ülkesi olan İtalya ve bir de Türkiye turizm bakımından, turistlere sempatik ve dürüst yaklaşım bakımından Fas ile asla mukayese edilemeyecek kadar Fas ülkesi'nin çok çok gerisindedirler.

Bu ülkenin insanları genel olarak çok iyidir. Amaziğ'lerin ve kürdlerin ise bir çok yönden benzer tarafları vardır. Amaziğlerin yemekleri tıpatıp kürdlerin yemekleri gibidir. Amaziğ’ler anatomikmen de kürdlere hayret verici derecede benziyorlar. Amaziğlerin kültürleri de neredeyse aynı kürd kültürü gibi hem eski ve hem de birbirine çok benzerdir. Örneğin kürdler gibi kolkola ve beraber oynayıp halay (govend) çekerler. Bu iki halkın dillerinin birbirine yakın olduğu az biliniyor. Tamaziğt (amaziğ dili), bütün sami toplulukları içinde tek Hint-Avrupa dilidir. Her iki halkın ortak bir özelliği daha: üretken ve yaratıcı olmak. Kuzey Afrika'da en belirgin ve tipik mimari, amaziğ mimarisidir. Amaziğ'ler kürdler gibi hayvancılık ve tarımla uğraşmaktadırlar ve son derece de çalışkan ve üretken bir halktır. Yıl 2020 hala Atlas dağları köylerinde yaşayan ve asla asimile olmamış arapça bilmeyen ve sadece kendi ana dillerini konuşan amaziğ dağ köyleri mevcuttur. Bu köylüler devletle olan bürokratik ilişkilerinde arapça bilen tercüman kullanıırlarlar. Amaziğ'lerin saadiyun adlı devletlerinin kralı osmanlı sultanını 'balıkçıların kralı' diye adlandırrarak osmanlıya tabi olma talebini geri çevirmiştir.

 

 

 



Tarihi Dört Büyük Kürd Boyu, İlk İç İhtilaf ve İlk Büyük Göç

Kürt kavimlerinin Mezopotamya'dan göç ve yayılmaları MÖ 1600 yıllarında başlar. Bu yayılmanın sonraki safhasında Mısır'da varlık göstermişler (13. hanedanlık dönemi) daha sonra, Kuzey Afrika'da Akdeniz sahili boyunca batı'ya doğru göç ederek bugünkü Cezayir, Tunus ve Fas'a (Marocko) kadar yayılmışladır. Günümüzde adı geçen coğrafyada yaşamakta olan amaziğler (Massaget-Mezgit) bu göç dalgasıyla bölgeye yayılan kavmin bakiyeleridir. Massaget'ler iskit'lerin üç büyük kolundan birini oluştururlar. Susa İmparatorluğunun medler tarafından tasfiye edilmesini müteakiben oluşan büyük göç dalgasıyla yeniden göçe mecbur edilen boylar (Zag-Zıkti-Skyt-İskit-Masaget) soydaşlarının daha önce göç ettikleri yörelere göçerek onlarla birleşmişlerdir. İskitlerin takibatı ve tehciri med'lerle Lidya Krallığı arasında ihtilafa neden olmuş. M.Ö. 583 yılında bu iki devlet arasında yapılan savaş Halys Irmağı (Kızılırmak) sınır kabul edilerek sonuçlanmıştır. Med İmparatorluğu'ndan sonra perslerin yönetimi ele geçirmesiyle iskitlerin yönetimle olan ihtilafı durulmamış, aynı şekilde sürmüştür. Pers kralı Darius iskit boylarıyla sürekli savaş halinde olmuş ve iskitleri Balkanlara, Donau nehrine kadar ordusuyla takip ve taciz etmiştir. Bu tarihi dönem boyunca iskitler Balkanlar üzerinden ve Karadeniz'in kuzeyinden Avrupa'nın içlerine, diğer bir koldan da Yunan adalarını kullanarak Afrika'nın Kuzeyine büyük topluluklar halinde göç etmişlerdir. 

Tarihin büyük kavim göçlerinden biri olan bu göçler uzun bir zaman sürecine yayılarak devam etti. Kafkasya, Kuzey Karadeniz'de bugünkü Ukrayna ve Balkanlar'da kimi yöreler bu kavmin ana göç güzergahı oldu. Her uğradıkları yeni beldede yeni yerleşkeler oluşturdular ve bu kendi kurdukları yerleşim merkezlerine kendileri ad verdiler. Part'lar ise iskit boylarının doğuya sürülen yada temerküz edilen topluluklarıdır. Makedonların bölge egemenliğinin çökmesiyle yeniden imparatorluk olarak 450 yıl egemenlik sürdürdüler. Part'ların çöküşünden sonra iskit boyları (Sakavan-Eskan-Zag-Zikan toplulukları) küçük devletçiklere bölündüler. Komagene ile eşzamanlı olarak varlık gösteren Samsun'un güneyinde kurulu Mihridat (Mithridates) devletine ilaveten Suphanene (Şupani) ve Arsamosata (Aşmişat) Krallıkları bunlardan bazılarıdır.

Amaziğ isimlendirmesi ma-zagit, zag-i-t kökünden geliyor. Amaziğ'ler tıpkı baziki, pazuki kürtleri gibi köken itibarıyla iskit boylarından gelmektedirler. 

 

 

 

Medain (Bağdad) amaziüğlerin kurduğu bir şehşirdir.

 

 

Amaziğ halkı Ortadoğu'da iken de şimdiki gibi medeniyet kurucusu ve yaratıcı bir halk idi. Bağdat'ı onlar kurdu (Barmaki-Svedi soyluları). Bağdat'ın başucunda ve Bağdat'a çok yakın bir yer olan eski part başkenti Medain (Ctesiphon) gibi tarihi Hatra şehri de part'lar tarafından kurulmuştur. Bagdat'ı başkent yapan yine onlardır. Zaten bunun için biz hep Bağdat bir kürd şehridir diye duyuyorduk büyüklerimizden. Hatta kürd dini kasidelerde şöyle bir dize vardır.


Dibêjin Bexdad li ser çem e
Aliyek kurd e yek ecem e


Yani: Bağdat şehri nehir üzerinde kuruludur. Bir tarafı kürd bir tarafı da acem'lerden oluşur.

Kürd araştırmacı Kenan Fani Doğan'dan kürd kabilelerinin erken ayrışmaları ve büyük göçlerin bir dğer nedeni üzerine olan görüşü oldukça aydınlatıcıdır:. ''Hitit, mitanni, pala, azzi, zak ülkeleri nasıl boşaldı, Zagrosların batısındaki halklar nasıl İran'a, Baktria'ya, Hindistan'ın kuzeyine yayıldılar. Luvianlar, likler, lidler, karyalılar topraklarını terk ederek niçin batıya yöneldiler (M.Ö. 1100) sorularına cevap arayanlar için yazıyorum.

Akraba kavimler (kürtlerin ataları da diyebilirsiniz), aynen bugünkü gibi yoğun ama bölgesel yer sarsınıtılarının yüz yıllık bir zaman diliminde dur-durak bilmeden sürmesi sonucu göç ettiler ve toprakları bir asırdan fazla (üçyüz yıl) çok seyrek yerleşme birimleriyle sürdü. (M.Ö. 1100 - M.Ö. 800).

Yeryüzünün ilk hint-avurpalı dili (proto İndo-Avrupa dili) yine bu dili konuşanlar tarafından kültürleriyle birlikte dünyanın her tarafına böyle götürüldü, böyle dağıldı. Aynı kavimler ülkelerine 500 yıl sonra (M.Ö. 600 - 300) tekrar döndüler, diğer kültürlerden ve dillerden aldıklarıyla hala kürtlerde yaşıyorlar. Kürt lehçelerine verilen isimler bile bunu kanıtlıyor, tabi anlayana. Her topluluk bir leçhede kürt olarak yaşıyor. Dün ayrı değildiler, bugün yine beraberler.''

Kürd boyu amaziğlerin ülkesi 'Meğrib' 1600. yüzyılda yazılmış kürd edebiyatının en önemli yapıtı olan kürd aşk destanı Mem u Zin destanı'nda geçiyor. Memê Alan, Mixribiyan (Mağrîb) adında bir kürd şehrinin padişahıdır. Periler aracılığı ile Cizîra Botan miri, Mir Ezdî'nin kız kardeşi Zîn ile bir gece muhabbet eder ve ona âşık olur. Memê Alan 13. yüzyıldan beri halk dilinde söylenegelen sözlü, Mem û Zin ise yazılı kürd destanıdır. Kürdlerde hem aşiret var ve hemde beluclar, amaziğler, iskitler, talişler gibi aşiretten daha büyük olan boylar var.

Proto Tip-Kavim: Kürdler

En son bilimsel araştırma verilerine göre, günümüzde kürd olarak adlandırılan kavim, Kürdistan'ın otokton halkıdır. Kürd halkı'nın en ilk medeniyetle birlikte doğduğu ve en ilk medeniyetin gelişiminde büyük hizmetler verdiği, artık su götürmez bir gerçektir.

En ilk medeniyetle birlikte doğan ve en ilk medeniyetle birlikte gelişen, en ilk ekin eken, en ilk yerleşik olan, en ilk yarı-yerleşik olan, en ilk hayvan besleyen, dil ve kültür dediğimiz en ilk yetenek ve sanatı yaratıp icra eden kavim olan kürdler eski tarihlerde 'kürd' adıyla değil, başka adlarla anılmaktaydı. (Nature 2003 tarihli sayısına bakın).

Kürd tarihi eşildikçe ve gün yüzüne çıkarıldıkça ne kadar göz kamaştırıcı ve ne kadar muhteşem bir tarih olduğu hemen anlaşılıyor- Özellikle de Kürdistan'ın Neolitik tarihi.. Çünkü kürdlerin ataları en ilk medeniyetle birlikte tarih sahnesine çıkmış olduğu ve en ilk 'modern' bir kavim olduğu faraziyesi giderek doğruluk kazanıyor. Bu anlamda kürdler en eski bir kavim olup, kürd kavmi gurupları, kolları, Mezopotamya merkez olmak üzere Avrupa ve Kuzey Afrika'ya dağılmışlardır. Nitekim değişik milletlere mensup insanlar üzerinde yapılan DNA testleri de bu faraziyeyi güçlendirecek yönde sonuçlar göstermektedir. En son Göbekli tepe diye türkçe adlandırılan ve kürdçe adı Girê Navokê, Girê Miradan, Xirabreşk olan, şimdiye kadar bilinen dünyanın en ilk mabedi'nin kazı çalışmalarında bulunan kafatası DNA'sının kürdlerin DNS'sı ile uyuşması kürdlerin ta medeniyetin başından beri Kürdistan'da var olduğu ve bir başka deyişle ilk medeniyetin doğuşu sayılan 13 bin seneden beri bu toprakların sahibi olduğu madden ve ilmen ispat edilmiştir.

 

 

 

 

Atlantik okyanusu'ıun kıyısındaki amaziğ halkının başşehri Agadir şehrinin uzun sahili

 

 

 

 

Kürdlerin büyük nüfuslu bir halk olmasının sebebi

Kürdlerin Proto-Tip, yani en ilk kavim oldukları, şuradan da çok rahatlıkla anlaşılmaktadır: Bir yere ilk gelen o yerin doğal sahibi olma hakkını elde etmiş oluyordu. Bu doğal bir yasadır. Tıpkı hukukta tanımlanan;ı doğal yoldan mal edinme hakkı kanunu gibi; ormandaki mantarı ilk gören ve onu en ilk alıp sepetine koyanın doğal yoldan o mantarın sahibi olduğu örneğinde olduğu gibi.

İnsan cinsi Ana Afrika’da oluşup yeryüzüne dağılmaya başladığında, ilk insanlar (neandertal'ler ve homo sapiens'ler) Afrika’dan çıktıkları ve uğradıkları en ilk uğrak merkez, tarihi Kürdistan toprakları olmuştur. Nitekim, hem Şanidar mağarası kazıları ve hemde Göbekli Tepe kazıları bunu ispatlamıştır.

Kısacası, Hint-Avrupai gruplar içinde, anatomikmen ilk gelişip, olk olarak bir toprağa, bir yere yerleşen, ilk toprak fethini yapan, ilk yerleşik olan, kürdlerin atalarıydı. Nitekim Göbekli Tepe gibi gelişkin bir teknik kullanılarak inşa edilen tapınağı bu halkın kurmuş olduğu yönünde görüşler var. Merkezi uğrak yer ve kıtalar arası köprü olan Kürdistan’a gelen kavimler, Kürdistan'a ilk yerleşen kürdlerin atalarını asla yerinden (Kürdistan’dan) söküp atamadılar. Çünkü o yeri en ilk kürdlerin ataları feth ve işgal etmişti.

En ilk, yani proto-tip kavim kürdler olduğu için. ilkel Ortadoğu'lu kavimler, nesillerini güçlendirmek için kürdlerden çocuk elde etmek istiyorlardı. Yaşamı idame ettirmek için henüz gelişkin alet, araç ve gereç sahibi olmayan o dönemin kavimleri, doğanın acımasız kanunlarına karşı korunabilmek için, kalabalık ve yoğun bir nüfus sahibi olmak için özel çaba sarfederlerdi. Bilindiği gibi, kavimlerin hepsi ilk önce Afrika'dan geldiklerinde merkezi uğrak yer olan Kürdistan'a (Ortadoğu'ya) oradan da Batı'ya, Doğu'ya, Kuzey'e ve Güney'e göç etmişlerdir. Yerleşik olmak güçlü olmak demekti. Yerleşik kavim olan kürdlerin atalarının çocuklarına sahip olmak o zaman büyük bir nimet ve bereket sayılırdı.

Medeniyetin ilk kürd kavmi kürdler dünya kavimlerine tohum serpmiş ilk kavimdir. Kürdlerin izi bu kavimler arasında hala kaybolmamıştır. Kürdlerden türeme bu kavimler neolitik dönem ve neolitik dönemin en son evresinde, kürd dili ve kültürününün canlı güçlü kürd boylarını oluşturmaktaydılar. Örneğin bütün kuzey Afrika'ya yayılmış amaziğlerin şahıs, aile, şehir adlarında kürd isimleri hala korunmuştur. Kadim kürd aşireti zeydan aşiretinin adı hala amaziğler arasında yaygındır. Örneğin islam ülkelerinin ilk dünya futbol kupasını alan cezayirli futbolcu Zinedin Zidane'nın adında olduğu gibi. Ama zaten bütün bu bağlar bugün DNA bilimi vasıtasıyla ispatlanmış durumdadır.

Şu da acı bir gerçektir ki islam tarihinde en büyük fetihleri yapan kürdler oldukları halde bugün islam devletlerinin kürd halkına yaptıkları zulüm ise nankörlüğün evrensel boutundadır. Arapların tarihten silinmemesini sağlayan Salahaddin Eyyubi'yi mi desek, Avrupa'yı islam topraklarına katan Tarik bin Ziyad'ı mı desek? Ve daha onlarca büyük kürd fetihçisi veya bilim adamları büyük buluşlara, fetihlere imza atmıştır. Ama kürd halkına en büyük kötülüğü de müslümanlar yapmaktadır ve halen de yapmaya devam etmektedirler.

“Kürtlerin atalarının izlenebilir en erken başlangıçta coğrafi anlamda ağırlıklı olarak Yakın Doğu ve Avrasya’da bulunan bugünkü İran’ın dışında ve kuzeybatısında
Cilalı Taş Devri, Kuzey Bereketli Hilal toprakları'nın yerli halkı olduğunu açıkça göstermektedir.” Hennerbichler 2004: “Die Kurden,” by Ferdinand Hennerbichler

 

 

"Bu Mektup Balıkçılar Sultanı'nadır''


İşgalci osmanlı ordusu 1550 yılı civarında, Mısır'ı işgal ettikten sonra Cezayir ve Tunus'u da bir yıllık arayla tek tek işgal edip Fas'a doğru yöneldi. Osmanlı Sultanı amaziğ halkının Fas kralı Şeyh as-Sadi'ye bir muhtıra göndererek Fas'ın ve Fas halkının osmanlı'ya biat etmesini istedi. Fas kralı Şeyh as-Sadi osmanlı sultanına ''bu mektup balıkçılar sultanı'nadır'' başlıklı bir cevap mektubu yazarak, osmanlı'dan korkmadığını ve osmanlıya asla biat etmeyeceklerini bildirdi. Şeyh as-Sadi osmanlı donanmasını küçük düşürücü bu beyanatı yapmakla da çok haklıydı çünkü amaziğ halkı işgalci güçlere asla boyun eğmeyen cesur ve yiğit bir halktır, tıpkı soydaşları kürdler gibi. Nitekim Şeyh as-Sadi osmanlı sultanı'na yazdığı cevap mektubunda, Cezayir, Tunus ve Mısır'a kadar geleceğini, yani bu toprakları osmanlının işgalinden kurtaracağı anlamında ''Mısır'da görüşürüz'' diye yazdı. Şeyh as-Sadi'nin amaziğ ordusu 1558 yılında Kanuni Sultan Süleyman'ın osmanlı ordusunu Ehud el-Leben denilen Cezayir sınırındaki bir yerde karşıladı ve osmanlılar amaziğ ordusunun karşısında büyük bir bozguna uğrayarak tamamen yenildiler. Osmanlıların tamamen yalandan ibaret olan tarihlerinde ''bütün Kuzey ve Batı Afrika'yı fethettik'' diye yazılır, ama Fas'ın eski baş şehri olan Fas şehrinin dışında aslında bütün Fas'ı asla feth edemediler. Çünkü amaziğler, bileği bükülmez cesur bir halktır.

Amaziğ halkına üstün savaşçılık özelliklerinden dolayı vahşi anlamında barbar anlamına gelen ''berber'' adı verilmiştir, tıpkı üstün savaşçılık kabiliyetleri tartışmasız olan kürdlere ''vahşi'' adı takıldığı gibi.

Kürdler ve amaziğler, bir elmanın iki yarı parçası gibi HER BAKIMDAN birbirine çok benzemektedir. Ne kadar incelerseniz bunu o kadar çok ve o kadar çarpıcı bir şekilde görebilirsiniz.

 

Amaziğlerde derin ve geniş millî asimiliasyon

Kürdlerdeki milli/ulusal dökülmenin, çözülmenin ne yazık ki tıpkısı amaziğ (“berber”) halkında da görülmektedir.

Tıpkı kürdlerin ekseriyeti gibi arap hikayelerine sıkı bir şekilde inanıyorlar. Beyinleri o kadar tıkanmıştır ki, taksiye biniyorsun, diyorsun ‘beni falan yere götür” hemen diyorlar “inşallah”, yani eğer Allah isterse..

Adamın anatomisi amaziğ halkına mensub olduğunu gösteren en kuvvetli kanıtlara sahiptir. Yani nasıl ki bir beyaz adam ben siyahım diyerek siyah olamıyorsa, bir amaziğ de ben arabım dese bile arab değil, ama amaziğdir. Bu temel gerçeğe rağmen milli/ulusal gerçekliklerini İNKAR eden onlarca amaziğ halka mensup şahıslarla karşılaştım. 'Biz arabız' diyorlar!

Amaziğler de t ıpkı kürdler gibi arap hikayelerine inanıyorlar ve kendilerine “ben arabım” diyorlar. Elbette ki bu geniş ve derin asimilasyon sadece dini ideoloji (islam) tarafından sağlanmıyor. Çünkü buna paralel olarakta bütün Kuzey Afrika halklarına, muhteşem Mısır medeniyeti’nin yerli halkı olan Firavun nesli Kuzey Afrika’lılara (kıptilere, nubilere) bile “siz arapsınız”, “hepimiz arabız” diyen bir islamcı devlet gerçeği var. Daha önce dediğim gibi, her ne kadar bütün Ortadoğu ve bütün arap dünyasında Mağrib ülkesi en geniş insan haklarına sahip olmasına rağmen, yine de islamı kutsayan, arapları, arapçayı kutsayan ve en üstün bir din dil ve ırk olarak gösteren bir İslamcı devletin varlığı sözkonusudur ve salt bundan dolayıdır ki bütün müslüman devletlerde, arap olmayan diğer bütün milletler nihayet asimile olup araplaşmaktadır.

Ama bu asimilasyon bile kürdlerin Kuzey Kürdistan’da türklüğe asimile edilişlerinden çok daha merhametli bir asimilasyondur çünkü kimse Kuzey Afrika halklarının ana dilini yasaklayan ve konuşulduğunda cezai müeyyidelere tabi tutan bir tavır ve eylem göstermemiştir. Yani kıacası ırkçı türklerin ve onların işgalci-sömürgeci devletlerinin kürd halkına yaptığı kötülüklerin hiçbir yerde misli ve emsali YOKTUR.

Bu da amaziğ kültürel asimilasyonuna dair örnek bir diyalog:

- Milliyetin nedir?
- Amaziğ.
- Adın nedir?
- Said
- Amaziğ dilindeki adın nedir?
- Said
- Hayır, hayır. Senin amaziğ dilindeki bir adın yok mudur? Onu söyle. Bak, örneğin benim adım da Said idi ama kürdçe olmadığı için ben bu adı değiştirip kürdçe bir ad olan, Goran adını seçtim kendime, çünkü ben kürdüm.
- Ama Said arapça’da mutlu demektir.
- Biliyorum. Ama bu ad beni hiç mutlu etmemişti.

 

 

 

Amaziğ'ler Tarafından Kuzey Afrika Sahilinde Kurulan Kartaca
''Kurd Ca''
Yani ''Kürd yeri'', yani ''Kurdistan''

''Ca'' kürdçe'de yer/mekan demektir

Antik Çağda ve Çağdaş Dünyada Kartaca'nın büyük limanı, üstte antik dönemdeki ve altta da günümüzdeki hali

Amaziğler gittikleri yerde hiçbir yabancı güce boyun eğmeyen son derece cessur ve savaşkan bir kavim idi. Aynı zamanda da üretken.
Kartaca"yi kuran amaziğlerin miri Mîr Hanibal Roma'yı iki defa kuşattı. Roman imparator Hanibal'in öldürülmesi için Amaziğlerin ülkesine iki cellat gönderdi.


Bir talassokrasi olan Kartaca Cumhuriyeti'nin, deniz imparatorluğunun büyüklüğü ile karşılaştırılabilir bir limana ihtiyacı vardı. Böylece Antik Çağ'ın en takdire şayan mühendislik çalışmalarından biri gerçekleştirilmişti ve en büyük boyutlarına MÖ III-II yüzyıllarda ulaşmıştı. C., Punics'in Akdeniz'in hegemonyası için en büyük rakipleriyle yüzleşmesi gerektiğinde: Romalılar. Port için kullanılan bir kelime olan bu "cothon", 21 m erişim genişliğine sahip bir duvarla korunuyordu.
Bir kez girildiğinde, ticarete bağlı dikdörtgen rıhtım vardı. Burada, belli ki, malların yüklenmesi ve boşaltılması için atölyeler, depolar ve rıhtımlar vardı. Kartaca'nın altın çağında 400.000 nüfuslu olduğu düşünüldüğünde, ticari rıhtım farklı Akdeniz topraklarından tüccarlar tarafından doldurulmuş bir yer olmalıydı. Ticari limanı askeri rıhtıma bağlayan bir kanal, görülebileceği gibi dairesel ve 330 m çapındadır. 220 gemi yanaşma kapasitesine sahipti ve merkezinde, gemilerin de tamir edildiği amirlik yapısını inşa etmek için bir adacık kullanıldı. Bununla birlikte, klasik bir yazarın ifadesi, bu limanın anıtsallığını daha iyi ifade eder:
«Kartaca limanları, gemilerin birinden diğerine geçebileceği şekilde düzenlenmişti; Denizden demir zincirle kapatılan yaklaşık 21 m genişliğindeki bir girişten geçerlerdi. Tüccarlar için ayrılan ilk limanda çok sayıda ve çeşitli palamar yerleri bulunuyordu. İç limanın ortasında bir ada vardı. Ada ve liman büyük iskelelerle kaplıydı. Bu rıhtımlar boyunca 220 savaş gemisini barındırabilecek hangarlar vardı ve hangarların üzerine arma depolar inşa edildi. Her hangarın önünde, limanın çevresine ve adaya bir revak görünümü veren iki İyonik sütun yükseliyordu. Adaya amiral için bir köşk inşa edildi ve bu yapıdan trompetlerin sinyalleri ve müjdecilerin çağrıları geldi. Amiral oradan ihtiyatlı davrandı. Ada girişin önündeydi ve daha yüksekti: Böylece amiral denizde neler olduğunu gördü, öte yandan gelenler limanın içini net bir şekilde ayırt edemedi. Cephaneler ticaret gemileri için bile görünmezdi: çift duvarla çevrilmişlerdi.

 

 

 

 

 

 

 

 

Amaziğler ve kürdlerin başka bir kadim ortak kültürü: tarihte kullandıkları güneş takvimi
Amaziğ halkı da tıpkı kürdler gibi yılbaşını 13/01'de kutluyor

 

 

 

 

 

 

 

 



Dirûbeke tenûrvana li ber tenûrê ya ku ji heriyê (Terracotta Punic) hatiye avakirin li Muzexanya Kartaca'yê li Tûnis a îroyîn

Lêbelê ev hunera nanpahtinê ji hêla xelkê berber (amazix) ve li salên 1300'î BZ ji Kurdistana mêjûyî hatiye birin bo Afrîka'ya Bakur.
Kartaca jî ew bajar e ku xelkê berber (amazix) bi navê kurdî ava kiriye: Ciyê Kurd (Kurda Ca). Bajarê li ser girava li
Behra Sipî ya bi navê Kreta (Girit) jî her wisa bi navê kurdî hatiye avakirin.

 

JINEKE NANPÊJ / TENÛRVAN LI BER TENÛRÊ
Ev dirûb (şekl) dîmeneke pahtina nanî ya di tenûrekê de nîşanî me dide. Tenûr ji axê, axa hişkkirî têt çêkirin:
Jinekê bi hevgirêdana Rojhilata navînî nanek hildide ser dîwarê hêla hundirê firna tenûrê ku ji berê ve hatiye germkirin.
Ev dîmen ji 2500 sal zêdetir kevn ku ji sedsala 6'an Berî Zayinê ye, hîna jî li gelek deverên Kurdistanê têt dîtin.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Amaziğ kızları feriştah (melek) gibi güzel kızlardır

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Amaziğ kızları feriştah (melek) gibi güzel kızlardır

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir Şehir Müzesi'nde sergilenen amaziğ kızı resmi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Temeziğ - Amaziğ'lerin göçten sonra Kuzey Afrika'da edindikleri ülke Mısır'dan ta Moritanya ve Fas'a kadar uzanıiyor

 

Tamaziğt (amaziğ dili), bütün sami toplulukları içinde tek Hint-Avrupa dilidir

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Amaziğ kızları feriştah (melek) gibi güzel kızlardır

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Amaziğler üretken bir halktır, Bulundukları yerde üretmişler, gittikleri yerde üreterek yaratmışlar
Agadir Şehri'nin Amaziğ Müzesinde sergilenen amaziğlerin tarihi çömlek kolleksiyoru

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Amaziğlerin ulusal yemeği Tacîn..
Kürdlerle amaziğlerin yemek kültürü aynıdır.
Fırında güvecimiz ve tacin aynı şeydir.

Sonra amaziğ salatası ile kürdlerin Slata Frengîna, domates salatası da tıpa tıp aynıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir Beach’te (sahilinde) toplu sabah sporu..

"Arap toplumu"nun tedricen uyanik ve tedricen tek normal toplumu fas toplumudur. Bu durum birçok sosyal ve siyasal bakımdan kendini gösteriyor.
Bu toplumdaki sosyal ilerleme, en az 1400 yıllık hurafelere dayalı toplum anlayış ve kavrayını aşmaya çalışıyor.


Kitle sporu, toplumun ilerlediğinin işaretidir, çünkü toplum bireyinin kendisine ayırabildiği bir zamanı olduğunun işaretidir.
Dünyada ilk defa 1980’lerin başında dünyanın en gelişkin toplumu olan.
İsveç’te doğmuş olan bir spor dalıdır.

Fas'lı toplum bireylerinin kitle sporu yapması Fas toplumunun ilerlediğini göstermektedir.
Bu ilerlemenin birçok göstergesi sözkonusudur.

Örneğin Fas toplumu yahudilere, yabancılara karşı bütün arap toplumu içinde en liberal ve en hoşgörülü olan bir toplumdur.
Bu ve daha diğer birçok bakımdan Fas, arap dünyasında en ileri ülkedir.


“Arap toplumları” arasında Marokan toplumu en uyanık ve tek normal multi-etnik bir toplumudur. Bu durum birçok sosyal ve siyasal bakımdan kendini gösteriyor.
Bu toplumdaki sosyal ilerleme, en az 1400 yıllık ARAP hurafelerine dayalı toplum anlayış ve kavrayışını aşmaya çalışıyor. Biliyorsunuz arap yayılmacılığı ve ferihçiliği Marokan toplumunu araplaştırmaya çalışmıştır.
Tam araplaşmamada AMAZİĞ (“berber”) toplumunun hala sahip olduğu eski özel ve belirleyici MEZOPOTAMİK kültürel rolü vardır ve bu konu detaylıca açılmalıdır.

Hangi arap ülkesinde Napolyon’un dediği: “sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” anlayışı vardır? Hiçbirinde!
Ama amaziğlerin ülkesinde bu ileri anlayış var..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Amaziğ Alfabesi - Tamazğt (amaziğ dili), bütün sami toplulukları içinde tek Hint-Avrupa dilidir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir Beach

Taksiye biniyorsun ve şoföre diyorsun ''beni falan yere götür'', BÜTÜN şoförler diyor ''inşallah''
Ben de onlara, şöyle cevap veriyordum: ''bizde inşallah demek yani NEVER (asla) demektir'' O zaman da karınları yırtılana kadar gülerek kahkaha atıyorlardı..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Amaziğ Kızı milli takılarla

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir Şehir Müzesi'nde sergilenen amaziğ kızı resmi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kürd-Amaziğ ortak kökenine dair iki örnek:

Kürd aşireti 'mizuri' Amaziğ'lerin ülkesi Fas'ta el-Mezaoury olmuş.
Amaziğ ülkesine Tamaziğt denir. Tamazi kelimesinin kürdçe'deki anlamı gelinin yüzüne örtülen rengkli zarif örtüdür ve Tamazi aynı zamanda da kürdçe'de bir erkek ismidir.
Amaziğ halkının folklorik giysilerinde bulunan yeşil kırmızı ve sarı renkleri başta olmak üzere rengarek renkler mevcuttur. Amaziğ ve kürd halkının folklorik giysileri tıpatıp aynı desen ve renklere sahiptir. Kürd ve amaziğ köylü kadınların giydiği kaftan cekete kürdçe'de 'heşû' denir ve 'heşû' amaziğ köylü kadınların giydikleri kaftan ceketle tıpatıp aynı desen ve renklere sahibidir.

Renkler aynı, töreler aynı, dil aynı kökten, kültür büyük oranda aynı..
Kimdir bu amaziğler? Onlara da kürdlere dendiği gibi barbar (berber) deniyor? Ama asıl uygarlar ve asıl barbarlar kimlerdir?
Biraz tarih bilenler bu soruların cevabını kolaylıkla buluyor. Tarihte kürd ve amaziğ halkı hep üretici olarak yaşamlarını idame ettirmişlerdir.
Ama medeni olmayan, yani üretmemiş ve üretmeyen toplayıcı, avcı ve talancı kültürlerin bu her iki medeni halka barbar demelerinin tek nedeni islam ideolojisnin arap olmayan halklara yaptığı bir yakıştırmadır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Rest. Fassia at Tal Burch

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

''Ama ziğ'' - Amaziğlerin kendilerine ait bir alfabeleri de var.
Tamazğt (amaziğ dili), bütün sami toplulukları içinde tek Hint-Avrupa dilidir.
Yunan ve ezdî kürd alfabesini andırıyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

''Ama ziğ'' - Amaziğlerin kendilerine ait bir alfabeleri de var.
Yunan ve ezdî kürd alfabesini andırıyor.

(Bu yazı Agadir Şehri Amaziğ Müzesi'nin giriş kapısının karşısındaki duvarda duruyor)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir Şehri Amaziğ Müzesinde bulunan amaziğlere ait tarihi el yazmaları

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir Şehri Amaziğ Müzesinde bulunan amaziğlere ait tahtadan makaralar üzerine yazılmış tarihi el yazmaları

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir Şehri Amaziğ Müzesinde bulunan amaziğlere ait tarihi el yazmaları

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Atlas dağı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Toprak ve saman karışımı Kerpiç'ten yapılmış tipik amaziğ mimarisine bir örnek

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

The city of Ouarzazate Morocco, Africas Hollywood

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Toprak ve saman karışımı Kerpiç'ten yapılmış tipik amaziğ mimarisine bir örnek

 

 

 

 

 

 

 

 

 

The city of Ouarzazate Morocco, Africas Hollywood

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Toprak ve saman karışımı Kerpiç'ten yapılmış tipik amaziğ mimarisi örneği, loğ (louh) resmi Amaziğ Müzesinde sergilenmiş bir resmi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Toprak ve saman karışımı amaziğ Kerpiçi loğ (louh), Agadir şehri Amaziğ Müzesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Toprak ve saman karışımı amaziğ Kerpiçi loğ (louh) yapımında kullanılan kalıp alet ve gereçler, Agadir şehri Amaziğ Müzesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Toprak ve saman karışımı amaziğ Kerpiçi loğ (louh) yapımında kullanılan kalıp alet ve gereçler, Agadir şehri Amaziğ Müzesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Eski dönem amaziğ erkekleri, giyim, kuşam bakımından peygamber eshabelerine benziyorlardı.
Agadir Amaziğ Şehir Müzesi'nde sergilenen bu resimde amaziğ erkekleri bir evin inşası için temel atarken.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir Amaziğ Şehir Müzesi'nde sergilenen tipik bir amaziğ mimarisi örneği resmi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir Amaziğ Şehir Müzesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hasan II caddesi üzerineki Agadir şehir mimarisinden güzel bir örnek,

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir şehir mimarisinden Hasan II caddesi üzerineki bu minare osmanlı mimarisi minarelerinden kat be kat daha güzeldir

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir Şehri Amaziğ Müzesi Müdiresi Fatima İnaghnane

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir Şehri Amaziğ Müzesi Müdiresi Fatima İnaghnane ile

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir Şehri Amaziğ Müzesindeki tarihi bir küp

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir Amaziğ Şehir Müzesi dökümentasyon bölümü girişi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir şehri Amaziğ Müzesä"nde sergälenen amaziğ el işi zinet eşyaları

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tipik amaziğ el işi zinet eşyaları ile kürdlerin bu tür zinet eşyaları arasında büyük benzerlikler mevcuttur

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çok güzel ve çok akıcı bir sorani kürdçe'si konuşan amaziğ halkından Abdurrahim çalıştiğı Pazar yerinde bir Kürdistan bayrağı da bulunduruyor.


Agadir'li kardeşimiz Abdrurrahim şaşırtıcı düzeyde düzgün bir kürdçe öğrenmiş

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Amaziğ kardeşlerimiz bir toplantı esnasında amaziğ tarihçi ve yazar Lahoucine Bouyaakoubi Anir'yi dinlerken.. Agadir'de iken ben de onu yakından görme fırsatına kavuşmuştum.

Amaziğ halkı tıpkı soydaşları kürdler gibi milli haklarını korumak için büyük ve yoğun bir siyasi ve kültürel faaliyet içindeler..

Amaziğleri yakından görürken anatomik ve ruhi şekilleniş bakımından, hatta belli bir ileri dereceye kadar kültürel olarakta kürdlere çok benzediklerini göreceksiniz. Bu çok doğal bir şeydir çünkü milattan 1300 sene önceye kadar da tarihi Kürdistan topraklarında yaşıyorlardı. Bağdat (Medain Ctesiphon) şehrini kuranlar onlardır.

Herşeyiyle kürdlere çok benziyorlar. İnanın ben Temeziğ'deyken xalê Miho'yî, mamê Silo'yî, xaltiya Eyşo'yî, Zaza Kazo'yi, Ehmedê Sorikî'yî, bingöllü Misto'yi, bitlisli Ceco'yi, diyarbaqırli Şiko'yi, çaqotik Miheme'yî HEPSİNİ gördüm..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Amaziğler (berber) kürdi köklerinden binlerce yıl önce uzaklaştılar ama bugün kürdler ve amaziiğler süratle birbirine yakınlaşıyorlar.

Kuzey Afrika'nın Berber Atlas dağlarından bacımız Melike Mezin

Malika Mezzane

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Amaziğ (berber) antik kürd kabilesi halkından bir bacımız Malike Mezzane

Beluciler’den ta amaziğ’lere kürtlük topyekün uyanmaktadır
Kürdler muhteşem güçlü tarihlerinden ilham ve güç alarak içinde bulundukları kölelik zincirlerini kırabilmelidirler.
İslamo-faşizm fetihçiliği ve işgalciliği ve 19. yüzyılın Avrupa sömürgeciliği ve ırkçılığı tarafından karartılan büyük kürd tarihini
ne kadar çok öğrendiysek o kadar çok güçlenip keskinleşmemiz söz konusudur

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Amaziğ berber kardeşlerimiz Kobani saldırı altındayken kürd halkına desteklerini sunmak için yaptıkları gösteri eylemleri

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Fas kraliyetle yönetiliyori, Fas kralı Melik Muhammed VI

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Fas halkı genelde kürd dostu bir halktır.

 

 

 

 

 

 

 

Fas'ın Amazigh kasabası Goulmima'daki Yahudi kadın, yaklaşık. 1935. Jean Besancenot.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir Kalesi'nden Agadir Beach sahili ve limanı Marina

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadi'in en meşhur turist mevkiindeki sahil caddesi'nde Kürdistan bayrağı da dalgalanmaktadır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir Şehri'nin dokuz km uzunluğundaki sahili buradan başlıyor.
Dağın üzerindeki arapça yazı: ''Allah, El Weten, El Melîkl''

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir kelimesi: arap, amaziğ ve latin harflerle
Berber kelimesi ise Kuzey Mezopotamya'dan geldikleri için onlara yabancı anlamına gelen berber yani 'barbar' adı verilmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zanaatkar bir halk - Amaziğ Halkı, Agadir Şehri Amaziğ Müzesi'nde sergilenmiş el işi işlemeli eski bir kapı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zanaatkar bir halk - Amaziğ Halı örneği

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zanaatkar bir halk - Agadir Amaziğ Şehir Müzesinde sergilenen bir Amaziğ körüğü

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir Şehri'nde her yerde arapça ve amaziğ'çe yazılı levhelara rastlanmaktadır.
Fas yönetimi, başka halkların harf ve alfabelerine karşı türkler gibi ırkçı bir yaklaşım sergilememektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir Şehri'nin dokuz km uzunluğundaki sahili buradan başlıyor.
Dağın üzerindeki arapça yazı: ''Allah, El Weten, El Melîkl''

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agadir şehri, gece uçaktan görünüş

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sanki bütün cennet meyveleri orada, bunlar kahvaltılık meyvelerim

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sanki bütün cennet şarapları buradadır

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Geleneksel a maziğ el işi sanatında baskın olan renkler kesk û sor û zer renkleri

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kış yaz, sonbahar sürekli güneş var

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

_______
DİPNOT

Tamaziğt: Amaziğ'lerin (berber'lerin) ülkesi
Mexrîb: Fas

Part'lar: Milattan Önceki ilk yüzyıllarda yaşamış antik kürd boyu
Pers'ler: Acem'ler





_________
Kaynaklar:

Ataların Karşılaşması - Derbend ve Şervan Ülkesinde Kürdler ve Alanlar, Cemal Reşid, 1998, Avesta
Kenan Fani Doğan, Kürd Araştırmacı
Ali Şeriati, Kürd medeniyetinden, Yunan ve çağdaş Amerikan medeniyetine
Mehrdad R. İzady, The Kurds
Cemşid Bender, Uygarlık Tarihi, Kaynak yayınları

 

 

 

 

 


Fas tarihinin özeti


Fas tek başına bir tarih kitabıdır ve ulusun geri kalanı, sanki Fas kendi başına bağımsız bir dünyaymış gibi başka bir tarihi kitaptır.

Bu, yaklaşık 1900 yaşında Roma İmparatoru Trajan'ın ordusunun bir parçası olan Faslı askerlerin bir resmi.
Fas, belirli bir bağımsızlık derecesini ve benzersiz bir ulusal karakteri koruyarak ayırt edilir.
Bu, büyük Fas tarihinin bir özetidir.
-
-
Roma zamanı.
-
-
MÖ 146'da Fenike egemenliğinin sona ermesinden sonra Fas, Roma egemenliğine tabi tutulmuş ve o dönemde Fas'ta Moritanya krallığı ortaya çıkmıştır.Numidya Krallığı ve ardından Moritanya Krallığı Romalıların elinde sona ermiştir. Fas, sakinlerinin hükümdarları tarafından yönetilmeye devam etti.
-
-
İslami fetih ve Emevi yönetimi.
-
-
İslam fetihleri, Emevi Halifeliği döneminde Fas'a ulaştı ve bu, ilki MS 684'te Uqbah bin Nafie tarafından olmak üzere iki aşamadaydı, ancak fethi yerleşmedi ve Fas Emevi egemenliğinden çıktı ve ikinci aşama, M.Ö. MS 704 yılında Musa bin Nusayr'ın elinde ve daha sonra Fas'tan Endülüs'e geçmiş ve Fas, Maysara el-Mutghari önderliğindeki bir devrimden sonra bağımsız hale geldiği MS 740 yılına kadar Emevi egemenliğinde kalmıştır.
-
-
Abbasi dönemi
-
-
Abbasi Halifeliği döneminde Fas, MS 749'da yönetimi kontrol ettikten sonra Abbasi talimine girmiş ve merkezi Kairouan olan Ifriqiya eyaletinin bir parçası olarak kabul edilmiş, ancak Fas isyan ederek 755 yılında Abbasi yönetiminden çıkmıştır. MS ve burada Abbasi Halifesi Ebu Cafer el-Mansur, Fas'ın değerini ve yönetiminin zorluğunu, sonrasından dolayı fark etti ve MS 757'de Uzak Mağrip'i geri aldıktan sonra Fas'a ek yetkiler verdi. ona Bağdat'tan bir vali değil, Uzak Mağrip'i Banu Madara ve başkenti Sijilmasa'da kalıtsal bir devlet yaptı.
Benî Medâre devrinde İdrisîler, Uzak Mağrip'te ortaya çıkmış, Abbasi Halifesi Musa El-Hadi döneminde kurulan tuzak sonucu I. İdris'in kaçmasından sonra, Abbasi Halifesi Harun El- Raşid onu MS 791'de öldürdü ve daha sonra II. İdris isyan etti, böylece Abbasi Halifesi Abdullah El-Mamoun ayağa kalktı, Abbasiler MS 828'de onu öldürerek, Abbasi Halifesi Ahmed El-Mutadid'in saltanatına kadar adraları düşman olarak görmeye devam ettiler.
Abbasiler, Banu Mudara'yı desteklemeye ve onları Uzak Mağrip'teki yöneticileri olarak görmeye devam ettiler, siyah bayrağı kaldırdılar, halifeye hitap ettiler, harac'ı gönderdiler ve halifenin emirlerini aldılar ve Banu Mudara'nın egemenliği 909 yılına kadar kaldı. AD, Ubeyd devleti ortaya çıktığında.
-
-
Murabıtlar ve Muvahhidler zamanı
-
-
Fas, Ubeydler ve onların valileri Banu Ziri'nin hüküm sürdüğü bir dönemden sonra kaosa ve aşiret parçalanmasına girdi ve durum MS 1056'da Almoravid devleti ortaya çıkana kadar devam etti, bu da Fas'ı birleştirmeyi ve ardından Endülüs'ü Savaşta kurtarmayı başardı. MS 1086'da Zalqa'yı ele geçirdi ve yıllar sonra Murabıtlar Endülüs'ü kendilerine ilhak ettiler ve başkent olarak inşa ettikleri Marakeş şehrini aldılar.
Ve Murabıtların yönetimi, Muvahhidler MS 1147'de onları ortadan kaldırabilene kadar devam etti ve kendilerini halife ilan ettiler ve Murabıtların yaptığı gibi Bağdat'taki Abbasi halifesine biat etmeyi reddettiler ve Marakeş'i başkentleri olarak aldılar. MS 1195'te Ark Savaşı'nda Endülüs'teki Kastilyalıları yenebildiler, ancak MS 1212'de Al-Uqab Savaşı'nda önlerinde yenildiler ve bu yenilgi, geri çekilmenin başlangıcını işaret etti. MS 1269'da Marinidler.
-
-
marinid kuralı
-
-
Banu Marin eyaleti, Fas yönetiminde kendisinden önce gelen diğer devletlerden farklıydı, çünkü Murabıtlar ve Muvahhidler gibi dini bir fikir sloganı altında iktidara ulaşmadı, daha çok sayısal güçlerine ve güçlerine dayandı. aşiret örgütlerini kurdular ve Fez şehrini başkentleri olarak aldılar ve Mariniiler Kahire'deki Abbasi Halifesi'ne hitap ediyorlardı, ta ki Sultan Ebu İnan el-Marini biatı iptal edip kendini halife ve Endülüs'te Benu el-Ahmar ilan edene kadar. Onlara bağlılık sözü verdi ve Banu Marin, MS 1415'te Ceuta Portekizlilerin eline geçene kadar Endülüs'ün destekçileri olarak kaldılar ve on yıllar sonra düşecek olan Endülüs'e Marinid desteği kesildi.
Ve Marinidler, MS 1458'de Muhammed el-Şeyh el-Wattisi'nin kurtulduğu büyük bir katliam düzenledikten sonra Wattasidleri yok ederek bir hata yaptılar. Sultan Abdülhak el-Sani el-Marini, Müslümanları kötü etkileyen devletinin başına Yahudi Harun ibn Battaş'ı atadı, bunun üzerine Fez sakinleri padişa karşı ayaklandı ve hukukçular halk devrimine öncülük etti ve onu MS 1465'te öldürdüler ve Marinidlerin Abd al-Haqq'ın hanedanından başka bir başka kolu galip geleceği için uzun sürmeyecek olan Şerif el-İdrisi Muhammed ibn Ali el-Amrani el-Couti'ye biat ettiler; Bunlar, MS 1472'de katliamdan sağ kurtulan Muhammed el-Şeyh el-Wattisi tarafından yönetilen Wattasidler.
-
-
Wattasid ve Saadi kuralı.
-
-
Portekizliler, Wattasidler ve Marinidler arasındaki çatışmadan yararlandı.Muhammed Şeyh el-Wattisi'nin başkent Fez'deki iktidar üzerindeki kontrolü ile Asilah şehri Portekiz işgaline maruz kaldı ve Wattasidler askeri seferlere liderlik etmek zorunda kaldılar. kuzey sınırlarında Portekizlilere karşı: Ceuta, Tangier ve Asilah ve aynı zamanda zayıflığı sömüren küçük emirlikleri ortadan kaldırmak Al-Mandhari ailesi, Bani Rashid ve Debdo Emirliği gibi merkezi otorite, ancak gerçek Wattasidler için tehlike Saadlılar tarafından temsil edildi ve Saadlılar MS 1554'te Wattasidleri ortadan kaldırmayı başardılar ve başkent Fez'in kontrolünü ele geçirdiler.
Saadilere gelince, Fas'ın bağımsızlığını korumayı ve hatta onu bir imparatorluk haline getirmeyi başarmışlar ve diğer Arap ülkeleri gibi Osmanlı'nın onu kontrol etmesini engellemişler ve aynı zamanda Portekiz ve İspanyol seferlerine karşı koymuşlardır. .
Ancak MS 1603'ten sonra Saadian krallığı bölündü ve bununla birlikte geri çekilme aşaması başladı. Saadian kolu MS 1626'ya kadar Fez'de hüküm sürdü ve son Saadi sultanları MS 1659'da Marakeş'te öldürüldü ve Fas meselesi Filali ailesinden kuzenlerinin eline geçti.
-
-
Filali Yargılama
-
-
Şerif bin Ali El-Filali, MS 1631'de Sijilmasa'da biat edildiğinde ailenin kurucusu olarak kabul edilir ve oğlu El-Rashid, Alevi devletinin asıl kurucusudur. Ülkeyi paylaşan üç güçlü emirlikle yüzleşmek için Rabat şehrini başkent olarak aldı, Rabat'tan yola çıkarak Dalaialılara yöneldi ve MS 1668'de onları, aynı yıl Marakeş'te Şabanat'a karşı bozguna uğrattı; Suss ülkesi MS 1670'de Ilıg'a girerek itaatini ilan etti ve böylece Lord, yıllar süren iç savaşlardan sonra iç birliğini Fas'a geri verdi.
İsmail Filali döneminde, İngiltere ve İspanya'nın işgal ettiği birçok kıyı kentinin kontrolü yeniden sağlandı ve Osmanlı'nın Fas'ı kontrol etme girişimleri nihayet sona erdi.Sultan İsmail Filali'nin ölümü Fas, 1727-1757 yılları arasında karışıklık dönemlerine girdi. MS İsmail'in oğullarının iktidar mücadelesi nedeniyle ve kargaşa, Muhammed bin Abdullah'ın hükümetin direklerini kontrol edip kaosu sona erdirene kadar devam etti.
Fransız etkisi ise MS 1845'te Abdurrahman el-Filali'nin İsli Savaşı'nda yenilmesinden sonra başlamış ve Fas, savaştan sonra Maghnia anlaşmasını imzalamıştır.1912 Fez Anlaşması.
Fransız etkisi, Sultan V. Muhammed Filali'nin Fransızların yenilgisinden ve Vichy hükümetinin ortaya çıkmasından yararlanabilmesine kadar devam etti.İ. Fas, herhangi bir yabancı ülkeyi davet etmeden, Muhammed V, tarihsel olarak kralın ve halkın devrimi olarak bilinen ve Fas halkının mücadelesinin Muhammed V'in hüküm sürmesine geri dönmesinin nedeni olduğu bağımsızlıkta önemli bir figürdü. MS 1955 ve 1956'da Fas'ın bağımsızlığı sağlandı ve Fas, birçok Arap ülkesinin monarşiden cumhuriyete geçtiği ellili ve altmışlı yıllardaki solcu ve askeri dalgalardan etkilenmeyen bir kraliyet ülkesi olarak kaldı.
*********************

Tarihçi Tamer Zaghari
Tarafından yazılmıştır:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MISIRLILAR'DAN SONRA BÜTÜN KUZEY AFRİKA MEDENİYETİ'NİN KURUCU UNSURU:
AMAZİĞLER'DİR

Bu el simgesi; Yahudi, islami veya Hıristiyan mirası değildir ve Fatıma veya Meryem'in eli hiç değildir

El simgesi Noel öncesi dönemde ilk kez Kartaca Tanrısı Tanit'in kötülüğü kovan eli olarak ortaya çıkıyor.

El simgesinin en eski yazıtları, Kartaca tanrıçası Tanit anıtında, Kartaca arkeolojik alanında, Pön kültürünün Akdeniz'e yayılması nedeniyle, beşinin amblemi Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Güney Avrupa'daki Akdeniz havzasına yayılmıştır.

Bu simgenin ilk ortaya çıkışı Kartaca ve Kuzey Afrika'daydı ve ardından dünyanın geri kalanına yayıldı.

Balık, Tanit'in bir sembolüdür ve Hristiyan bir sembol değildir, kökeni Kartaca uygarlığına kadar uzanır, gözü uzak tutmak ve kıskanmak için kullanılır, eski Pön ve Tunuslu torunları bu sembole saygı duyar, onu yaşamın her alanında bulmuşlardır. çanak çömlek, süs eşyaları üzerine çizimler gözü kovmak için kapılardaki ve giysilerdeki semboller
Geyik boynuzu veya Baal boynuzları da Tanit tanrıçası Kartaca'nın bir sembolü ve Kartacalılara ve onların Tunuslu torunlarına o ana kadar göz kulak olmak için kullanılan bir uçurumdur.

Tunus'taki popüler gelenek ve şarkılarda bile balina, beş ve geyik boynuzu, gözü ve kıskançlığı kovmak için Tanit sembollerinin kullanıldığı bir muskadır.

Yahvat kelimesi ile beşte beş ve beşte ikisi de Kartacalıların dini mirasından gelmektedir ve günümüze kadar dünya kültürlerinde yaşamış hayatta kalmıştır.

MÖ döneminden kalma bir balık, beşlik ve geyik boynuzu sembolü olan bir Tanit yazıtı
Ve Tunus'tan aynı sembollere sahip bir muska, Kartacalıların dini mirasının dünyaya ve diğer bütün dinlere miras aldığı ve o ana kadar koruduğu zaman içinde sürekliliğini kanıtlıyor.

Mısır'dan sonra bütün Kuey Afrika'ya yayılmış yoğun otantik halk nüfüs oranı amaziğ halkına aittir.

Kartacalı Hanibal

 

 

 

 

 

 

 

1948 yılında İsrail kurulduğunda İsrail'e arab ülkelerinden göç eden yahudilerin
sayısını gösteren tablo. En fazla yahudi nüfusun Fas'ta (Morocko) olmasının nedeni
Fas'ın eski bir halkı olan berberlerin (amaziğ'lerin) islamdan önce yahudi olmalarıdır.
Amaziğler MÖ 1300 yıllarında Kuzey Afrika'ya Mezopotamya'dan geldiler
Amaziğler yahudilikten önce de tıpkı ataları kürdler gibi güneş tapınması inancı sahibi idiler.
Amaziğ halkı Kuzey Afrika'ya Mezopotamya'dan geldiklerinden dolayı onlara yabancı anlamında barbar anlamında 'berber'
demeye başladılar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BELUCISTAN

 

 

GORAN CANDAN

 

 

 


Foundation For Kurdish Library & Museum