SIMKO
The legendary Kurdish leader SIMKO SHIKAKI
1887 – 1930
![]() The legendary Kurdish leader Smail Agha SIMKO SHIKAKI |
Simko Shikak (also known as "Simitquh/Simitko" born Smail Agha Shikak 1887 – 1930) was a chieftain of the Kurdish Shikak tribe. He was born into a prominent Kurdish family based in Simko castle located near the Baranduz river in the Urmia region in the part of Great Kurdistan which is ockuppied by Iran. By 1920 many parts of Eastern Kurdistan were under his control. He led Kurdish farmers into battle and defeated the Iranian army on several occasions. The Iranian government invited him to negotiations and assassinated him on the negotiation table in 1931.
Kürd devrimci Simkoyê Şikak, kürd Şikak aşiretinin lideridir. Büyük Kürdistan'ın İran tarafından kuşatılan bölümünde, Urmiye bölgesinde Baranduz nehri yakınında bulunan Simko kalesinde yaşayan tanınmış bir kürd ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1919'da Bağımsız Kürd Devleti'ni kurmak için bir kıyam hareketi başlattı. Bunun için bir Kürdistan Hükümeti kurdu. Kürdistan'ın birçok önemli bölgesini acem (fars) devletinin işgalinden kurtardı. Kürdistan'ın diğer bölgelerindeki kürd önderlerle güçlü bağlar kurdu. Simko Şikak, kürd aşiretleriyle CİHANZANÎ adlı bir entelektüel dernek kurdu. Bu derneğin en önemli çalışması bir kürd kütüphanesinin kurulmasıydı. 1913'te birçok kürd tüccar ve ileri kürd ileri geleninin katılımıyla bu derneğin kuruluşu gerçekleştirildi. Kürd milletinin bilgi seviyesini yükseltmek için; vergi parası (zekat) toplanması ve bu parayla gazeteler için matbaa ekipmanı satın alınması gerektiğini söyledi. Onun çabalarıyla Doğu Kürdistan'daki ilk kürdçe dergi 'Kürdistan' adıyla yayınlandı. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra 'Roja Kurdan' adlı bir gazete çıkardı. Ancak ne yazık ki 1930 yılında Şino şehrinde fars devleti tarafından barış görüşmesine davet edilerek yemeğine zehir katılarak kalleş bir suikast sonucu şehit edildi. Bu olay ne yazık ki Simko Kıyam Hareketi'nin sonu oldu.
Dr. Qasimlo: "1920-1922 yıllarında Şikak aşireti reisi Simko, Iran Kürdistanı'nın kuzey kesimlerini ele geçirip bağımsızlığını ilan etti. kürd halk hareketinin istemlerini formüle eden kürdçe bir program Urmiye'de yayımlandı."
SIMITKO - SIMKO - SMAIL AXAYÊ ŞIKAK
FARISÊ FISIK Simko li ser hespê sor |
Simko with Suleyman Sabri Pasha governor of Wan with his son Khosrow in the middle in early 1900s.
Simkoyê Şikak, şoreşgerê kurd, serokê hoza Şikak e. Li sala 1919'ê ji bo damezirandina Dewleta Serbixwe ya Kurda wî tevgera rabûnekê da destpêkirin. Bo vê yekê Hikûmeta Kurdistanê bi destê wî damezirî. Gelek navçeyên girîng ên Kurdistanê ji bin destê dewleta Ecemistanê rizgar kir. Pêwendiyên bi hêz di gel serokên kurda yên li perçeyên din ên Kurdistanê durust kir. Simko Şikak hewl da, ku di gel hozên kurdan rêxistinekî rewşenbîrî ya bi navê CÎHANZANÎ damezirîne. Girîngtirîn xebata vê; vekirina qutabxaneyekî bû. Li sala 1913 bi beşdarbûna gelek bazirgan û mezinên kurda, ahenga sazkirina wê bi rê ve çû. Bi mebesta bilindkirina asta zanebûna milletê xwe wî digot; divê pereyê bacê (zikat) were komkirin û bi van pareyan amûrên çapkirina rojnameyan pê were kirin. Bi hewlên wî, yekem kovara kurdî ya li Rojhilata Kurdistanê bi navê 'Kurdistan' hat derxist. Piştî şerê cihanî yê yekê, rojnemyekî bi navê 'Roja Kurdan' derxist. Lê mixabin sala 1930'î li bajarê Şino'yê bi pîlaneke bêbext hate şehîdkirin. Bi vê yekê re mixabin ku dawî bi Tevgera Rabûna Simkoyê Şikak hat.
Simkoyê Shikak û kurê wî Xesro
Mikheil Javakhishvili ve Simko Şikaki, 1916
Gürcü Mikheil ve Kürd Simko kendi milletleri adına ulusal kurtuluş mücadelesi yürütmüştür. Mikheil, Sovyetler Birliği tarafından sürgüne gönderilmiş ve kitapları yasaklanmıştır. İşkenceler görmüş ve cezaevine gönderilmiştir. Mikheil 1937 yılında Sovyetler Birliği tarafından idam edilmiştir. Efsanevi Kürd lider Simko Şikaki ise Mahabad, Meriwan, Şino, Salmas, Urmiye, Maku, Hoy, Kotol, Serdeşt ve Bane gibi Kürt şehirlerini 1930 yılına kadar İran'dan bağımsız yönetti. Kürdler arasında efsaneleşti. İran tarafından "Barış ve anlaşma" görüşmelerine davet edildi. 1930 yılında barış görüşmesine gittiği sırada Uşnu'da İran tarafından kurulan tuzağa düşürüldü ve katledildi. Cansız bedeni günlerce tehşir edildi. Bu trajik olay yakın tarihin en acı hadisesi olarak bilinmektedir. Visa mindre |
Smaîl Axayê Sikaki
Birayê Simko; Cafer Axa
Cafer Axa, birayê mezin ê Simko -Pierre de Gigord 1910
Acem Devleti (İran) tarafından katledilen Cafer Ağa Şikaki ve iki koruması Tebriz kapısına ayaklarından asıldılar... 1905
W. Wratislaw: "Barış görüşmesinde katledilen Cafer Ağa'nın başına gelenler Kaçar Hanedanlığının acizliğini gösteriyor. Kürdler defalarca bu tuzağa düşürüldüler.
Kürdler defalarca böyle tuzaklara düşürülmelerine rağmen hiç bir zaman ders alıp deneyim kazanamadılar."
Cafer Ağa'nın katledilmesinden sonra yerine efsanevi Kürd lider Simko Şikaki geçmiştir.
Simko'da aynı tuzakla katledilmiştir
İşgalci-katil düşmanlar ta Kürdistan sınırlarının dışına çıkarılmayana kadar onlarla barış görüşmeleri için masaya OTURMAYACAKSIN.
.
Simko'nun kardeşi Cafer Ağa Şikaki ve Ailesi 1925-30
1900, Cafer Ağa Şikakî ve Ailesi...
1905 yılında İran tarafından katledilen Cafer Ağa'nın yerine Şikaki aşiretinin başına efsanevi kürd lider Simko Şikaki geçmiştir.
Simko ve Cafer, Muhammed Ağa Şikaki'nin çocuklarıdır.
Simko Şikaki, 1930 yılına kadar Mahabad, Meriwan, Şino, Salmas, Urmiye, Maku, Xoy, Kotol, Dilman, Sakız, Serdeşt, Bane ve Bukan gibi kürd şehirlerini kontrol etti.
Çariye Kalesi bu şehirlerin yönetim merkeziydi.
1905. Kacar Hanedanı veliahtı tarafından Tebriz'de barış görüşmesi sırasında öldürülen Şikaki aşireti reisi Cafer Ağa ve korumaları ayaklarından asıldı. Olayın tanıklarından Wratislaw; "Barış görüşmesinde katledilen Cafer Ağa'nın başına gelenler Kaçar Hanedanlığının acizliğini gösteriyor. Kürtler defalarca bu tuzağa düşürüldüler. Kürtler defalarca böyle tuzaklara düşürülmelerine rağmen hiç bir zaman ders alıp deneyim kazanamadılar." diyor. Cafer'den sonra kardeşi Simko, Qazi Mihemed ve Qasimlo da benzer bir kaderi paylaştı.
SIMKO's Martyrdom - After the Islamist Iranian Government Killed Simko on the negotiation table, 1931, Shino
Simko Shikak (aynı zamanda "Simitquh / Simitko" olarak da bilinir) 1887–1930 doğumlu Smail Ağa Şikak, Kürd Şikak kabilesinin reisiydi. Büyük Kürdistan'ın İran tarafından kuşatılan bölümünde, Urmiye bölgesinde Baranduz nehri yakınında bulunan Simko kalesinde yaşayan tanınmış bir Kürd ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1920 yılına gelindiğinde Doğu Kürdistan'ın birçok bölgesi onun kontrolü altındaydı. Kürd köylülerinin direnişine liderlik etti ve birkaç kez İran ordusunu yendi. İran hükümeti onu müzakerelere davet etti ve 1928'de ona suikast düzenleyerek kalleşçe katletti.
Simko: BIBIN YEK!
Pehlevi Hanedanı, 1928 yılında Simko'ya haber gönderip kendisiyle barış görüşmeleri yapacağını söylüyor ve Acemistan('İran')'a dönmesini istiyor.
Simko 1930 yılında yanında birkaç süvari arkadaşı ile Tebriz'e gidiyor,
orada törenle karşılanıyor.
Kalleş acem ('İran') şahı orada Simko ve oğlu Hüsrev'i katlediyor, Urmiye'ye götürüp sallandırıyor.
Kürd'ten öcü gibi korkan asaletsizler, kürd olduğu için insan cenazesine böyle saygısızlık ederler.
"Suikastten sonra, Simko Şikaki'nin cenazesi Uşnu sokaklarında kaldı. Subaylar Simko'nun öldürüldüğünde inanmıyor ve şaşkın vaziyette ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Şah Rıza mutluluktan uçuyordu.
Simko'nun tüm mücadelesi bağımsız bir Kurdistan kurmaktı.
Şah Rıza Pehlevi'nin emriyle İran'da havai fişeklerle kutlamalar yapıldı. Kutlamalar İran'ın her şehrine yayıldı..
14 yıl süren büyük bir mücadele trajik bir şekilde son buldu."
Kaynak: Yadullah İbrahimi, Simko Şikaki Cinayetinin Hikayesi
Dikarin kurda bi BÊBEXTÎ bikujin - ne rû bi rû - ne bi mêranî.
Ji ber ku ew ji bêbexta ketine.
KURD LİDERLERİN TARİHİ; KAHRAMANLIK, İBRET VE POLİTİK CEHALET TARİHİDİR. //Rojhat Badikî
Kısa Notlar 1 |
Shikak stammen i Östra Kurdistan, Ormia 1919
Chehriq, paytexta şoreşa Simko Shikak
Tarihte işgalci müslümanların Kürd Liderlerine kurduğu kalleş tuzaklar ve Kuran’ın sahte teminatı
— İşgalci fars, türk ve arab devlet geleneğinde Kuran’la mühürlenmiş kalleşlikler, kancıklıklar ve ihanetler
İşgalci, islamo-faşist farsların tarih boyunca sergilediği en belirgin karakter özelliklerinden biri, siyasi çıkarları uğruna kalleşçe davranmaktan çekinmemeleridir. İşgalci fars devlet geleneği, ihanet ve tuzak üzerine kurulmuştur. Daha antik dönemde, Med İmparatorluğu’nda medler tarafından yönetilen küçük bir kabile olan persler, büyük bir entrika çevirerek bir saray darbesiyle Med tahtını ele geçirdiler. M.Ö. 6. yüzyılın ortalarında Ahamenişli II. Kiros, Med Kralı Astyages’in ordusundaki komutan Harpagos’u yanına çekti. Antik tarihçi Herodot’un aktardığına göre Harpagos, Astyages’in kendisine yaptığı kişisel bir hakareti unutmayarak intikam fırsatı arıyordu. Kiros ona gizlice mektuplar gönderdi, vaatlerde bulundu ve ordu içinde kendi lehine bir hizip oluşturdu. Son savaş günü Harpagos, Med ordusunun büyük bölümüne savaşmadan teslim olmalarını emretti. Böylece, yeminlere, kan bağına ve devlet sadakatine rağmen kalleşçe bir ihanetle Kürd Med İmparatorluğu, farsların eline geçti. Bu olay, fars siyaset geleneğinin ilk büyük kalleşlik örneği olarak tarihe geçti. Özellikle kürdlerle olan ilişkilerinde bu kalleşlik, sonraki yüzyıllarda çoğu zaman kutsal değerleri istismar ederek kendini göstermiştir. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, Doğu Kürdistan aşiret lideri Hemzeyê Mangurî’nin başına gelenlerdir. Şêx Ubeydullahê Nehrî 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında, 1880’de fars Kacar Hanedanlığı’na karşı bir hareket başlattı. Bu mücadeleye destek verenlerin başında Doğu Kürdistan'ın Mangur aşiretinin lideri Hemzeyê Mangurî’dir. İran devleti, onunla savaş alanında baş edemeyince klasik fars kalleş yöntemine başvurdu: önce dostluk mesajları, ardından kalleşçe bir tuzak. İşgalci fars devleti, nüfuzlu bir kürd şahsiyetini aracı kıldı, Hemzeyê Mengurî’ye bir Kuran göndererek “namus sözü” verdi ve görüşmeye davet etti. Burada amaç, islam’ın en kutsal kitabını bir teminat olarak gösterip güven kazanmaktı. Fakat bu sözün hiçbir anlamı yoktu; çadırda bekleyen cellatlar Hemzeyê Mangurî’yi oracıkta infaz ettiler. Bu, binlerce yıl öncesindeki Med tahtı darbesinden, 20. yüzyıldaki Simko ve Qasimlo suikastlarına kadar uzanan kalleş fars geleneğinin tipik bir örneğiydi. Hemzeyê Mangurî olayı tekil bir hadise değildir. İşgalci fars devleti, benzer şekilde başka kürd liderlerini de kandırarak ya da sahte sözlerle davet edip ortadan kaldırmıştır. Örneğin kahramanlığıyla efsaneleşmiş kürd lider Simkoyê Şikak, 1930’larda fars ordusunun “barış görüşmesi” çağrısına uyarak toplantıya katılmış, burada pusuya düşürülerek zehirlenerek öldürülmüştür. İşgalci farslar tekrar kalleş bir tuzak kurarak Simko’nun kardeşi Cafer Ağa’yı da aynı şekilde kalleşçe katletmişlerdir. Yine 19. yüzyılın ortalarında Osmanlı İmparatorluğu, özellikle Kürdistan eyaletinde otoritesini güçlendirmek ve kürd liderleri denetim altına almak amacıyla çeşitli siyasi oyunlar ve entrikalar çevirmiştir. Bu dönemde, güçlü ve bağımsız tutumu ile tanınan Rewanduz miri Mir Muhammed, Osmanlı yönetiminin hedeflerinden biri haline gelmiştir. Mir Muhammed, kürd halkının haklarını korumaya çalışmış ve merkezi otoriteye karşı mesafeli durmuştur. Osmanlılar, onun nüfuzunu kırmak için sahte barış teklifleri ve dostluk vaatleriyle tuzak kurmuşlardır. Sonunda, Mir Muhammed’i İstanbul’a davet ederek osmanlı sultanı II. Abdülmecid ile görüştürülür. Bu görüşmeden sonra terfi bile edilir ve Kürdistan'a dönmek üzere Trabzon'da gemiden indikten sonra, burada planlanmış bir infazın kurbanı olur. İnfaz sonrası cesedi, halk arasında korku ve dehşet yaratmak amacıyla köpeklere parçalatılmış ve bu vahşi muamele, Osmanlı’nın kürdlere karşı uyguladığı acımasız politikaların simgesi olmuştur. Bu trajik olay, Osmanlı’nın kürdleri sindirmek için kullandığı kalleş yöntemlerin ve ihanet dolu politikaların en karanlık örneklerinden biridir. Mir Muhammed’in ölümü, sadece bir liderin kaybı değil, aynı zamanda kürd direnişinin ve onurunun hedef alındığı acı bir tarihtir. İşgalci, islamo-faşist ırkçı Irak arab devletinin kürd liderlere yönelik ihanet dolu planlarından biri de Mustafa Barzani’ye yapılan kalleş bombalı saldırıdır. 1970’lerde, Irak Cumhurbaşkanı Hasan El Bekir’in talimatıyla Barzani’ye gönderilen Kuran kitabı içine yerleştirilmiş bir saatli bomba, kürd hareketini zayıflatmak ve liderliğini ortadan kaldırmak amacıyla kullanıldı. Bu hain tuzak, kürdlerin özgürlük mücadelesine karşı işgalci Irak arab devletinin sinsi ve ölümcül yöntemlerinden sadece biriydi. Tıpkı tarih boyunca fars, türk ve arab işgalcilerin kutsal değerlere sarılarak verdiği “namus sözleri” gibi, bu saldırı da sahte dostluk ve barış maskesi altında planlanmıştır. İşgalci, islamo-faşist Irak ırkçı arab devletinin kürd liderlere yönelik ihanet dolu planlarından biri de Mustafa Barzani’ye yapılan kalleş bombalı saldırıdır. 1970’lerde, Irak cumhurbaşkanı Hasan El Bekir’in talimatıyla Barzani’ye gönderilen Kuran kitabı içine yerleştirilmiş bir saatli bomba, kürd hareketini zayıflatmak ve liderliğini ortadan kaldırmak amacıyla kullanıldı. Bu hain tuzak, kürdlerin özgürlük mücadelesine karşı işgalci Irak arab devletinin sinsi ve ölümcül yöntemlerinden sadece biriydi. Tıpkı tarih boyunca fars, türk ve arab işgalcilerin kutsal değerlere sarılarak verdiği “namus sözleri” gibi, bu saldırı da sahte dostluk ve barış maskesi altında planlanmıştır. Ayrıca 1984–1988 yılları arasında, Kuran’ın Enfal (temizlik) suresine atıfla hareket eden müslüman Irak arab işgal devleti, Kürdistan’da yüzbinlerce sivil kürdü sistematik biçimde hedef almıştır. Bu süreçte kurşuna dizme, ağır ve uzun süreli işkence seansları ile katletme ve toplu halde diri diri gömme gibi insanlık dışı yöntemler uygulanmış; böylece dini referansların —ve bir de Kuran vb. kutsal unsurların kendi amaçları doğrultusunda nasıl etkili bir şekilde kullanıldığı açısından— kitlesel imha politikalarının meşruiyet aracı haline getirildiği görülmüştür. Bu olaylar, kürdlerin bağımsızlık mücadelesi tarihindeki zorlukları ve düşmanların kalleş stratejilerini göstermesi açısından anlamlıdır. Bu kalleşlikler sadece farslara ve arablara özgü değildir; işgalci islamo-faşist türk devleti de benzer ihanetleri defalarca yapmıştır. Dersimli Kürd beyi Hasan Hayri Bey’in sözleri bu gerçeği özetler: “Dünyada en kıymetsiz söz türklerin verdiği namus sözüdür.” Tarih, bu sözün haklılığını kanıtlayan örneklerle doludur. Hasan Hayri Bey, kürd giysileri içinde türk meclisine davet edilerek tutuklanmış ve 1925’te asılmıştır. 1937’de kürd lider Seyid Rıza, işgalci türk yetkililerinin “barış” çağrısına uyarak Erzincan’a gelmiş, burada tutuklanarak Atatürk'ün emriyle hızla idam edilmiştir. 1925’te Şeyh Said Efendi ve arkadaşları, verilen güvencelere rağmen yakalanıp idam edilmiştir. 1980’lerde ise PKK dışındaki bağımsız kürd liderler, “görüşme” veya “müzakere” bahanesiyle ya ortadan kaldırılmış ya da cezaevlerinde katledilmiştir. Hem fars hem türk ve hemde arab işgalciler, dini sembolleri – özellikle Kuran’ı – güven unsuru olarak kullanmış, ancak bu kutsal değerleri kendi kalleş siyasetlerine alet etmişlerdir. Hemzeyê Mangurî ve Mustafa Barzani'ye gönderilen Kuranlar, bunun en açık simgelerinden biridir: Verilen dini sözlerin gerçekte hiçbir bağlayıcılığı olmadığını, güç ve iktidar için her şeyin çiğnenebileceğini gösterir. Kürd tarihi, bu tür ihanetlerle doludur. İşgalci farsların Simko Şikak, Cafer Ağa ve Hemzeyê Mangurî’ye, Qasımlo’ya, Şerefkendi’ye, işgalci arabların Mustafa Barzani'ye, işgalci türklerin Rewanduz miri Mir Muhammed'e, Seyid Rıza ve Hasan Hayri Bey’e yaptıkları, farklı yüzyıllara ait olsa da aynı zihniyetin ürünüdür. İşgalci islamo-faşist türk, arab ve fars devletler, kürd liderlerin cesaretini ve halk desteğini kırmak için tuzak, yemin ve sahte dostluk vaatlerini sistemli şekilde kullanmışlardır. Bu yüzden, kürd halkının ve liderlerinin, işgalcilerin verdiği hiçbir “namus sözü”ne inanmaması gerekir. Tarihin gösterdiği gibi, bu sözler her zaman ihanetle sonuçlanmıştır. Kuran’la verilen teminat, eğer işgalcinin elindeyse, her zaman kalleşliğin habercisi olmuştur.
|
KURDS FROM THE EARLIER CENTURIES