OLD PICTURES OF AMID[A]

1800 - 1970

Home  |  Destpêk  |  Ana Sayfa


VATANSIZ İŞGALCİ İSLAMO-FAŞİST TÜRKLÜĞÜN İŞGALİ ALTINDA TÜRKLEŞTİRİLMEYE ÇALIŞILAN TARİHİ KÜRD BAŞKENTİ AMİDA-DİYARBEKİR'İN KÜRDİ ANATOMİSİ

''Kürtleri türkleştirmenin en etkili yolu, türklerle kürtlerin aynı okullarda okutulmasıdır. Diyarbakır, kuvvetli türklük merkezi olmak için tedbirlerimizi kolaylıkla işletebileceğimiz olgunluktadır. Dersim vilâyetinin teşkili ile askerî bir idare kurulması ve Dersim ıslahının programa bağlanması lâzımdır. Erzurum’un içeride kürtlüğe karşı sağlam bir türk merkezi haline getirilmesi gerekli, ki, boşaltılan ermeni köylerine kürtlerin yerleştirilmesinin engellenmesi de ayrıca gereklidir.''

İmza: Atatürk (türklerin babası Piç Misto)

Amida Höyük olarak bilinen alanda bir zamanlar İçkale Sarayı yer alıyordu. Evliya Çelebi seyahatnamesinde sarayı şöyle analatıyor:
''Tam dört bin adım büyüklüğündedir. İçinde yüz elli adet odası ve birçok divanhanesi olan büyük saray vardır. Her gelen vezir ve vekiller birer oda, bir hamam, havuz ve şadırvanlar yapınca, kat kat süslü bir saray olmuştur. Sarayın bütün pencere ve balkonları Şattu'l Arab'ın, Sadiköy ovasının ve Karatepe adlı vadilerin panoramik manzarasını gösteren yerlerdir.''

İlk fotoğraf İçkale Sarayı'nın yer aldığı bir gravür.
İkinci fotoğraf Dr. Adil Tekin tarafından çekilen 1961 yılındaki İçkale kazısı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dünyanın sayılı biilim merkezleri, zamanın büyük dünya üniversite ve müzeleri Kürdistan'ı medeniyetin beşiği olması bakımından EXZOTİK
ve müstesna bir ülke olarak değerlendirdiklerinden dolayı, Kürdistan'ın Erzurum, Erzincan, Malatya, Xarput, Haleb, Musul, Diluk, Urmiye, Kerkük,
Orfa, Bitlis, Hakkari, Mardin, Amida gibi medeniyetin üzerinde ilk yeşerdiği bu alanlarda bilimsel araştırma ve kazı çalışmaları için düzenli bir şekilde
buralara ziytaretler gerçekleştirmişlerdir.

 

 

 

 

 

6 Şubat 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

İşgalci türkler, araplar ve persler Kürdistan küçük büyük bütün hemen hemen hepsinin ismini değiştirdiler

Diyarbakır/Diyarbekir şehrin değil, mıntıkanın ismidir. Mıntıka, ismini aktüel adı ile Bekiran olan Kürd Bakran (Bakıran) aşiretinden almaktadır.
Şehrin ismi, Amed/Amid/Amäda"dir. Pakran/Bakran/Bekäran aşireti KürtdYahudi, Kürd/Ermeni ve KürdGürcü tarihine damgasını vurmuş bir büyük Kürd aşirettir.

 

 

1905

 

 

 

 

 

 

 

Roma İmparatorluğu'nun 1600lerde çizilmiş bir haritasında Curdistan & Amed

Roma İmparatorluğu'nun 1600lerde çizilmiş bir haritasında Curdistan & Amed

Roma İmparatorluğu'nun 1600lerde çizilmiş bir haritasında Curdistan & Amed

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Diyarbekir ismi tarihte çok büyük coğrafik bir bölgeyi kapsadığından, hatta ta Aşağı Mezopotamya'ya kadar indiğinden,
bazı kürdler o bölge için "Arabistan" diyorlarmış.
Mesela "Bingöl/Muş Cibranlı kürdleri 'biz Arabistan tarafından buraya geldik" demeleri de bu tanımlama kaynaklı olduğunu
ünlü araştırmacı diplomat M. Sykes söylüyor (1912).

Tabii bazı bitlislilerin "Biz Horasan'dan, Buhara'dan, Yemen'den, Bağdat'tan geldik" söylemleri ise,
tarihi hakikat ile alâkalı olmayıp, sadece ve sadece sosyo-siyasi konjonktürel dönem ve uygulanan politikalar ile alakalıdır.

Baran Zeydanlıoglu

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



Panorama Diarbekir Kurdistan GRAVURE OLD PRINT 1889

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DERÊ ROMÊ - Port Of Rome - The West Port, 1940

OLD PICTURES OF AMIDA - by Gertrude Bell, 1909

ISLAMO-FASCIST Turks destroyed the big parts of this unique historic citadell - The biggest city wall (citadell) in the world: 5,8 km long, 17 m high with 82 huge towers. The second big wall in the world.

This port is called in Kurdish: DERÊ ROMÊ it means Port of Rome.

A "Timeless" History

The production surplus of the agriculture must be protected from the plunder. That is why it became an indispensable need to build citadels and city walls to protect the agreculture products from robbers. It is proven with DNA method (971114-Sicence) that it was in this area that people first cultivated in history for 11 thousand years ago. Therefore, the researchers believe that Amida's wall is at least 6 thousand years old and the city of Diyarbekir nearly 10 thousand years old.

The Roman emperor Justinian let the wall is being restored in 340 AD. The Romans also built countless roads and bridges in Kurdistan.

Ottoman Turks and contemporary Turks destroyed parts of it and even today Turk's goal is to destroy the wall completely.

Between 2015-2017 Islamo-Fascist Turks bombed the old part of the city (Sur) and a big part of the wall is completely destroyed.

In 1985, an international Japanese construction company wanted to renovate and build several lifts and a cable car way on the it and open it to tourism, but the proposal was rejected by the Turks.

Not far away is the Neolithic town of Hasankeyf with 12,000-year-old history and last but not least Girê Navokê (Göbekli Tepe) believed to be a 13,000-year-old temple.

This is a timeless historic construction. Diyarbekir is a very old city.

 

 

 

 

 

 

Diyarbekir Belediyesi 1910

İşgalci-sömürgeci türk milliyetçisi devşirme kürd katili Mustafa Kemal’in emriyle 1937 yılında Belediye meclisi tarafından “Diyarbekir” ismi Diyarbakır diye değiştirildi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1940

 

 

 

 

 

 

 

1920

 

 

 

 

 

 

 



Ancient Kurdish male School of Art in 1919 Diyarbekir
(arapça adı: Dar ül finûn, yani sanat okulu)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ber deriyê Perestgeha Hetavî ya kevin û Mizgefta Mezin (Camî Kebîr) a îroyîn

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Port of the Inner Citadell: Derê Navkelehê - 1909

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1920

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1950

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Folklora kurdî

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Wênegirê gerok (seyyar fotografçı) 1968
Cih: Serê Bazara Spehiyê li paş Perestgeha Şemsiyan (îro: Mizgefta Gewre)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Marwanids Tower - 1940

 

 

 

 

 

 

 



West Port (Derê Chiyê)

 

 

 

 

 

 

 

The Caravanserai (Hotel from the 15th century) Hasan Pasha in old city of Diyarbekir, 1955

“Diyarbeiekir çarşılarında, evvela Hasan Paşa Pazarı, Sipahi Pazarı, Attarlar Pazarı, Kuyumcular Pazarı, Demirciler Pazarı, Çilingirler Pazarı, Kavaflar, palancılar, kazazlar, bezzazlar, elhasıl 66 sanat erbabının dükkanları mevcuttur”

Seyyah Evliya Çelebi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mizgefta Mazin ("Ulu Camî")

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kahrolası Şêx Kamil'in 1232'de yıktırdığı sur bölümü

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Malbateke kurdê diyarbekrî, 1940

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kurdên diyarbekrî, 1940

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Derê Romê

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Diyarbekir Kiz Eznstitüsü 1928

 

 

 

 

 

 

 

 

Koşka Erdebîl

Osmanlı kalleş sultanı Abdulhamid'in Bağdat işgal ve talan seferine giderken ve Bağdat işgal ve talan seferinden dönerken konakladığı köşk.
Burada bir kürdü haince idam etmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İşgalci islamist araplar tarafından, camiye çevrilerek islamın 5. kutsal haremi (mevkii) ibadethanesi taltifi verilen Kürdlerin islam-öncesi Şemsi (Mitra) Dini Mabedi ve
sonradan da Mar Toma Süryani Kilisesi'ne çevrilmiş olan tarihi kutsal büyük kürd mekanı, resim 1960

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



Diyarbekir tren istasyonu 1950s

İşte böyle, kürdler müslüman sömürge olunca, dilenci oldular ve türkler (arapla ve farslar) da efendi oluverdiler

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1915

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



Diyarbekir'in kürd halk hikayelerine ve edebiyatiına konu olmuş tarihî Bazara Spehiyê, Spahi Pazarı çizimi 1820

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kürt İsmail Paşa denen zevat tarafından Diyarbekir sur dışında yaptıtılan askeri kışlalar vede kardeşi için yaptırdığı bir cami 1900.
Keşke yaptırmaz olsaydı. Bugün türk işgalcilerinin yerleştiği bu kışlalardan mazlum kürd halkı üzerin, ölüm, işkence, kan, barut, ve ateş püskürtülüyor.

Kürd halkı neden mi bu duruma düştü? Şu sebepten dolayı: Kürdler o kadar çok koyu dindar bir millet olmuştur ki, safiyane bir şekilde dine (islama) hizmet maksadıyla, gönüllü olarak boyunlarını can düşmanlarına kıldan da ince
yapmışlardır
. Yani bu islam kardeşliği denen yalana inanıyorlar. Diğer taraftan da türkler, araplar ve farslar kürdlerin vatanını kürdlerin elinden almış ve kürdleri din kardeşliği yalanıyla kandırmak için sürekli bu yalanı
gündemde tutuyorlar.

Eğer kürdler dine (islama) hizmet amacıyla saygı gösterdikleri ve gereklerine harfiyen riayet ettikleri islami kardeşlik yalanının içyüzünü ve asıl maksadını öğrenseler, işgalci türkler, araplar ve farslar
Kürdistan'da bir gün bile kalamazlar
.

Kürdler Dr İsmail Beşikçi'nin dediği gibi 'İslam kardeşliği sloganı kürdleri kandırmak içindir' sözlerini iyi bilince çıkarmalıdırlar. .






 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Diyarbakırın efsane olmuş meşhur kabadayılarından Pişo Miheme

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Diyarbekir surları'nın yıktırılan ihtişamlı Mardin Kapısı, 1881

 

 

 

 

 

 

 

 



DÊRA MAR KOZMA LI TAXA ALÎ PAŞA'yê.. tirka ew jî wêran kir..

Medeniyet ve gelişmişlik bakımından Ortadoğu'nun Parisi olarak nitelenen Diyarbekir, işgalci islamo-faşist
türkler tarafından tam tarumar edildi.

Bir Zamanlar Ali Paşa'da Bulunan Mar Kozma Rum Kilisesinin iç ve dış görünümü
1911 Yılında Gertrude Bell Tarafından Fotoğraflanmıştır..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DÊRA MAR KOZMA HUNDUR (ınterıor)

Bir Zamanlar Ali Paşa'da Bulunan Mar Kozma Rum Kilisesi
İç ve Dış Görünümleri.
İç Görünüm 1911 Yılında Gertrude Bell Tarafından Fotoğraflanmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Derê Serayê 1895

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



Wêne ji sala 1986.

Birca Keçan, ji sûra Amedê, ku di dema Dewleta Kurdan Merwaniyan de, sala 1052-53an hatibû vehonandin,

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nav û derveyî sûrê 1970s

 

 

 

 

 

 

 

Dergeha Xana Hesen Paşaö c1970

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KÜRDİSTAN'IN ZENGİN ORMANLARI BU KELEKLER VASITASIYLA YOK EDİLDİ

Önce Kürdistan'ı arka bahçe olarak kullanan osmanlı ve 1923'te kurulan türklük devleti sonra da bu kelekler..

Foto: Tigris nehri üzerinde Kürdistan'ın yok edilen ormanlarının odunlarını taşıyan kelekler, 1930c

Kürdistan'ın her karış toprağı çok zengin ormanlarla kaplıydı bir zamanlar.
Ümmet adına işgalciliğini Kürdistan'da sürdüren osmanlı ve 1923'te kurulan türklük devleti Kürdistanı sömürgesi olarak kullanıp Kürdistan'ın bütün
zenginliklerini sömürerek yok etti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hepsa Diyarbekra Şewitî

Birçok trajik-acıklı kürd ağıtına konu olan "Hepsa Diyarbekra Şewitî" (Yanık Diyarbakır Hapishanesi), eski Diyarbakır Cezaevi’nin unutulmaz bir görüntüsüdür.

İşgal, ilhak, inkâr ve yok etme politikalarının kürd halkı üzerinde yoğun bir şekilde uygulandığı sözde ülke ve yalan cumhuriyet olan işgalci katil Türkiye ''Cumhuriyeti'’nde, kürd halkına yapılan zulmün eşine ve benzerine dünyanın hiçbir yerinde rastlanmamaktadır. İşgal altındaki kürd topraklarının en büyük parçası olan Kuzey Kürdistan, bir bütün olarak adeta bir işkencehane ve hapishaneye dönüştürülmüştür. Burada kürdler sürekli bir soykırıma tabi tutularak katledilerek sorykırımlara, katliamlara, büyük acılara uğratılmaktadır; dilleri, kimlikleri ve kültürleri sistematik olarak baskı altında tutulmaktadır. Kendi ana dillerini konuştukları için katledilen, failinin işgalci türk devleti olduğu belli olan ama yalandan 'faili meçhul' diye adlandırılan kalleşçe ve kahpece cinayetlere uğratılan, sözde mahkemelrde, sözde hakimler ve savcılar tarafından düzmece iddialarla ağır cezalara çarptırılan kürdler, kendi ülkeleri Kürdistan'da insanlık dışı muamelelere maruz kalmaktadır. Eski Diyarbakır Cezaevi’nin yetmediği gibi, zalimliğiyle dünyada ün yapan 5 Nolu Türk Askeri Cezaevi inşa edilerek işkence ve baskıların boyutu daha bir artırılmıştır.

Kürd Halkının Direnişi ve Umudu

Kürd halkı, tarih boyunca maruz kaldığı soykırım, katliam, toplu işkence, inkâr ve asimilasyon politikalarına rağmen, bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinden, kimliğini ve dilini koruma azminden vazgeçmemiştir. Kuzey Kürdistan'da yaşanan soykırımlar, katliamlar, toplu işkenceler, ağır baskılar, halkın direncini kırmak yerine birliğini ve dayanışmasını güçlendirmiştir. Diyarbakır Cezaevi, sadece bir zulüm mekânı olarak değil, aynı zamanda kürdlerin özgürlük mücadelesinin simgesi haline gelmiştir.

En başta kürd halkının bağımsızlığı ve özgürlüğü için, kürd ulusunun da kendi devletini kurarak kendi kaderini tain edebilmesi için, dillerin, kültürlerin ve kimliklerin yaşatıldığı bir dünya için verilen bu mücadele, yalnızca kürrd halkının değil, evrensel insan haklarının savunulmasının da bir örneğidir. Bu mücadelenin temelinde, uygarlık arayışı yatmaktadır. Kürd halkı, yaşadığı bu yüz yıllık ağır soykırım, katliam ve büyük acılara rağmen umudunu kaybetmemiş, özgür bir geleceği inşa etme kararlılığını sürdürmüştür.

Bugün yaşanan bu zulümlerin hatırlanması ve adaletin sağlanması, yalnızca kürd halkı için değil, insanlığın vicdanı için de büyük önem taşımaktadır. Diyarbakır Cezaevi gibi sembol yapılardan, soykrım ve katliamlardan ders alınarak daha adil bir dünyanın inşa edilmesi için birer uyarı işlevi görmelidir.

Kazanacak olan kürd ulusudur - kaybedecek olan işgalci ilhakçı sömürgecielrdir!

G. C.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Qitirbil & Zinarê Fîsê, 1930

(General Commission on Archives and History of The United Methodist Church)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ber Xana Hesen Paşa 1935

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hemama Paşayî

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dêrên Diyarbekrê ji mesîhiyên kurdan maye. Piştî îslamê ev kurdên mesîhî neçar mane ku daxilê dêr3en ermen û suryanan bibin.
Loma beşek ji ermen û suryanan hîna jî ne bi ermenî zanin û ne jî suryanî.. tenê bi kurdî zanin. Sebeb jî ev e ku ew kurd in.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



1975

Riya: Mêrga Ehmedî (Ahmedin Çimeni, Çayırı Yolu)

İşgalci, ırkçı-şöven türkler sonradan bu adı 'Melik Ahmet Paşa Caddsei' adı ile değiştirdiler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BAY KADRİ BÖÇKÜN’NÜN YERİ...:

1940 lı yıllar Dağkapı dan görünüm ve şimdiki ordu evinin yeri iki katlı bir bina bu bina Bay Kadri Böçkün'ün yeriymiş.Bay Kadri'nin Kahvehyanesi de deniyormuş. Bu iki katlı kahvehanenin üst katı bilardo salonuymuş ve Diyarbakıra ilk kez bilardoyu getirip bilardo salonu açmıştır. Elit insanların gidip oturdukları oyun oynadıkları bu iki katlı kahvede nezih bir ortamda zamanlarını geçirirlermiş.

Kadri Böçkün 1950 yıllarda Türkiye atletizm şampiyonasına katılan milli atletmiş. Çok temiz giyinip bey efendiliğini hep koruduğundan Bay Kadri ismini almıştır.Çevresinde sevilip sayılan biriymiş bay kadrinin yerini daha sonra Şeyhmus pastanesinin sahipleri alarak buraya halkın deyimiyle “Gökdelen“ dedikleri binayı yaptılar. Şeyhmus Tatlıcı ve ailesinin istanbul'a taşınmalarıyla bu gökdeleni orduya sattılar.
Bay Kadri'yi rahmetle anıyorum. Mekanı cennet olsun. Paşa Böçkün

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Xana Hesen Paşa li demên berê, c1920

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Fabrîqeya Eraqê û li Paş Girê Elo xuya dike. Li ber Girê Gundê Elo Qadiya Kurmanca heye. Hinêk jê wê de jî gundekî din bi navê Qadya heye ku bi alîkariya
dewleta dagîrker hatiye şênkirin û jê re dibêjin Qadya Mezin. Dewleta bêwujdan a neyarê kurdan maciran ji Bulgaristanê hanî vê derê nav kurdan ku kurdan jî bikin tir.
Lê hema hema hemî macirên wan î roj bi kurdî qise dikin. Ji ber ku çand û zimanê kurdî bi çand û zimanên naylon û sûnî nayê ji navbirin.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Taxa qebra nediyar a Şêx Seîd Efendî û 36 hevalên wî yên darvekirî.
Hatin darvekirin û li vir binçalkirin.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bazara Spehî, li ber Perestgeha Şemsiyan ('Mizgefta Gewre'')

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Derê Çiyê c1910

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Diyarbekir and Tigris River in the former century

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yekem hotêl a Diyarbekrê û ..

.. rewşa wê ya îroyîn

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Li Koşka Senem (''Gazi Köşkü''), 8.8.1919

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Papûra (caddeya) Hindî Baba

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



Birca Keleha Diyarbekrê wek karta postal hatiye amadekirin, 1890

When Arabic Muslim armies concured Diyarbekir they destroyed the city and killed thousands of inhabitants.
They also detroyed all scripts/inscriptions/relşefs on Amida's city wall which ware from ancient times. They wrote
some Arabic nationalist raws and replaced instead. As we know know the history of Amida's wall is so old so we
exactly don't know when it is build. But we know that citadels and city walls were built to protect the surplus production of agricultural products
and livestock from the non-producing, collecting, hunting and plundering peoples.
The history of Diyarbekir city goes back as far as 7000 years.

 

 

Diyarbekir 1700s

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Li ber perava Dîclê 1951

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ji ser birca li Derê Çiyê Xaçeriya (''Dörtyol'') li ser şeqama Bexdadê (''Gazi Caddesi'') 1950s

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ber derê Serayê 1930-1940

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Eraqa Diyarbekrê 1935

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Parka Sûrê a-şaredariyê 1934

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1936

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1890's

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


1901

 

 

 

 

 

 

 

 

İŞGALCİ İSLAMO-FAŞİST TÜRKLER
KENDİLERİNİ HEP KÜRDİSTAN'IN SAHİBİ ZANNETME GAFLETİ İÇİNDELER

 



Derê Mêrînê 1900s

 

Hasan Reşit adinda bir turk asayiş memuru, zamanın İçişleri Bakanlığının 12 Şubat 1927 tarihli emriyle bölge illerini kapsayan uzun bir araştırma için görevlendirilir.
Diyarbakır Valiliğince kendisine 1 Mayıs 1927 tarihinde resimli bir belge verilir. Belgede, kendisinin Örfi İdare ve Umumi Müfettişlik bölgesine giren Diyarbakır merkez olmak üzere, Diyarbekir, Urfa, Mardin, Hakkari, Van, Bitlis, Siirt, Elaziz, Malatya Vilayetlerinin "Asayiş Müşaviri" olduğu, kendisi her yerde serbestçe dolaşacağı gibi, gerek resmi kişilerin gerekse aşiret reislerinin kendisine her türlü yardım yapmakla yükümlü bulundukları talimatı yazılır.
Hasan Reşit, "Asayiş Müşaviri" sıfatı ile 3 yıl boyuncu Diyarbakır ağırlıklı olarak bölge illerinde sosyal-siyasal araştırma yaparak bunları raporlaştırır.


Diyarbakır hakkında özel rapor:


Diyarbakır havalisi ve Kürtlüğün menşei hakkında hazırladığı raporu, Türk Ocakları Müfettişi sıfatı ile İçişleri Bakanlığına ve Cumhuriyet Halk Fırkası Umumi Katibi Saffet Bey'e 1 Şubat 1930 tarihinde bir mektupla gönderir, aşağıda bu mektubun bir kısmını okurken, dünkü Kürt raporlarındaki" Türk balkışı ile bugünkünü, Kürt için dün denilenle bugünkünü karşılaştıralım:


Cumhuriyet Halk Fırkası Umumi Kâtibi Saffet Beyefendi Hazretlerine
Ankara
Diyarbekir havalisi ve Kürtlüğün menşei hakkında topladığım malümatı havi Dördüncü Umumi Raporumun bir suretini efendimize takdim ediyorum. Bununla hem alaka ve merbutiyetimi kuvvetlendirmeyi, hem çalışma cesaretimi artırmayı kastettim. Hüsnü telakki buyrulmasını diler derin saygı ve çözülmez bağlılık arz eylerim efendim Hazretleri.
Türk Ocakları Müfettişi
Diyarbakır
Hasan Reşit
Cumhuriyet Halk Fırkası Umumi Kâtipliğine
T.O.M. Hey’eti Reisliğine
B.U. Müfettişliğine sunulmuştur.
01.02.1930
'Esasen Diyarbakir Kaynayan bir Kazandir"
İster siyasi, ister içtimai olsun eski ve yeni devrin cereyanları Diyarbekirin Surların içinde düğümlenmeden geçmemiştir. Bu memleket bugün dahi vaziyettedir. Esasen Diyarbekir bir kazandır. Beş kilometre muhitindeki kalın ve karanlık Sur, koynunda kalın ve karanlık bir kesafet saklar.
Burada her cinsten cemaat, her temayülde insan bulmak güç değildir. Ancak komşusunu görebilen düz damların herhangi birinden Katolik, Protestan, Süryani, Grigoriyen, Asurî ve Gildani (Keldani) çan kuleler ile Havra kubbesini, Müslüman minaresini görmek kabildir.
Pazarında Türkçe, Arapça, Zazaca, Kürtçe, Ermenice, Süryanice, Arnavutça ve Boşnakça konuşmalar duyarsınız. Her cemaat dinine gece kadar karanlık, her fert lisanına taassup kadar inadçıdır. Müslümanlıkta ve Hristiyanlıktaki muhtelif mezheplerin birbirinden en çok ayrıldığı yer burası olmalı ki Diyarbekir de Hanifi ve Şafiyi birbirinden Sünni ve Alevi kadar ayrı görürsünüz. Bu muhtelif vicdanların içinde mevcudu otuzu geçmeyen cemaatler bulunur ki otuz milyonluk millet gurur ile hususi bir harsın en görünmez kırıntılarına bile hak ve hörmet gösterir.
Çokluğun ana dili Türkçedir; fakat bu Türk dilliler içinde, az olmakla beraber, Türk olmayanlar, Türk kalmak istemeyenler, Türklüğü bilmeyenler ve onu sevmeyenler de vardır. Türk olanların hepsi dönmüş ruhlarını eyice süzmek en gerekli bir iş olmakla beraber güçtür.
Filhakıka, Diyarbekirli Türk yaşayışta eski İstanbul kibarlarına ve terbiyede eski İstanbul efendilerine benzemektedir. O servetini başkalarının sırtından, nufuzunu resmi kapılara yapışmaktan, zevkini de hüküm sürmekten alır; binaenaleyh meşguliyetsiz ve zevki safa düşkünüdür. Ateşli bir istek ve keskin bir anlayışın kötürün bir irade yüzünden parça parça topraklara döküldüğünü görmek cidden fecidir. Diyarbekirli bu acıklı halile daima yüksek ve daima hakim kalmak için bazen bilmeyerek bilmediği yollara saparsa bu başka türlü yapam.
'Lisanlarında o kadar ısrarları vardır ki...'
Dinleri ve mezhepleri, tarikatları ve milliyetleri başka başka olan bu cemaatlerin muhtelif içtimai sınıfları da yekdiğerinden çok ayrı çok uzak ve başkadır. Arap bakkal ve tatlıcılar, Bitlisli toptancılar, Süryani manifaturacılar, bağcevanlar, sanatkar Ermeni ve Gildaniler (Keldani) ve sonra kırk çeşit sanatı yapabildiği gibi bir adımda kırk yemini birden edebilen oduncu, lovcu, baklavacı, kadayıfçı (*) ve hamal zazalar, bu çeşit çeşit insanların lisanlarında o kadar ısrarları vardır ki muvacihelerinde en cahil bir Türk bile sinirlerine hökmedemez.
Teyyare Bayramında konuşulan tuhaf bir dil!
Mesela: geçen sene Tayyare Bayramında Şehitlikte hava kahramanlarını kutladığımız gün cemaatin içinde iki genç tuhaf bir dil ve cesur, küstah bir tavurla konuşuyor, gülüyor ve şakalaşıyordu. Bunlardan biri Ermeni digeri Gildani idi. Kıskançlık ve kin ateşi ile yoğrulmuş uydurma, karışık ve tohaf bir dilleri vardı, hiçbir fert bunlarla meşgul olmuyordu.
Sur dibinde haftanın bir günü Pazar kurulur, bu bir nevi panayırdır. Satıcı ve alıcılardan başkaları da gelir dolaşırlar, dişili erkekli mühim bir cemaat toplanır, bu cemaatin dili Türkçeyi nadiren kullanır; haşlanmış pancarlarının duman sütununu kucaklayan satıcı malını överken Hozistandaki meslektaşı gibi bağırır: Germüner, Germüner...
'Üç sene bunlara Ayran dedirtemedim'
Ötede çarşının tenhalandığını gören bir manav “Yek Okka Se Kuruş” demekten kendini men edemez. Sıcaklar bastırınca irkenden sokakları dolaşan ayrancı kadınlara rasgelirsiniz. Bunlar tulumları içinde yayıktan yeni alınmış ayran satıcılarıdır, Gür ve kalın sesler ile bağırırlar: Haydi Dev, Haydi Dev... Üç sene mütemadiyen bunlara "Ayran" dedirtemedim. Yine üç sene mütemadiyen bu ayrancı kadınlar hesabı parmakla yaptılar, bir tek kelime Türkçe öğrenmediler.
'Niçin bu kadar inat ediyorlar'
Ne için bu kadar inat ediyorlar? Türkçeden nefret mi ediyorlar? Bir özdilek veya bir hain istek mi kendilerini Türkçe konuşmaktan menediyor? Bunların hiçbiri hatıra gelmemelidir. Sebebini ileride ayrı bir fasılda tafsıl etmeye çalışacağım.
Hıristiyan cemaatlerin varı az olmakla beraber özleri kökle ve diridir, kökten çok zengin olan Vakıfları bu gün de ellerindedir. Bunun içindir ki cemaatleri paralıdır. Müstakil bir Kilisede serbestçe duaya kavuşmak, yaşadığı müddetçe yardım görmek, ölünce Hıristiyan mezarlığına gömülmek aşkı ile tutuşan sofu Hıristiyanlar bilhassa Ermeniler biraz evvele kadar birer kolayını bularak buraya toplanmışlar ve cemaatlerini arttırmak hevesini gütmüşlerdi.
çlık veya fazla servet yüzünden kasabaya göçen Kürtler veya tüccar Araplar da tıpkı bu Hıristiyanlar gibi kendi küçük zümrelerine iltihak ederek Diyarbekir Türklüğü aleyhine mütemadiyen yabancı varlıklar yaratıp çoğalmaktadırlar.
Milli şuurdan mahrum kimselerin bu zümreler taassubundan ne dereceye kadar müteessir olduğunu öğrenmek için Diyarbekirin içinde türeyen Kürtçeden bir iki beyitlik bir şarkıyı Kürtçe ile beraber yazacağım



______
DİPNOT:
*): Bir ırkçı türke dayanarak bir vesika, belge göstermek herne kadar doğru olmasa da burada Hasan Reşit tarihi bir olaya şahitlik ettiğinden dolayı bu konuya tekrardan parmak basmak zaruridir. Tekrardan diyoruz çünkü bu konuda başka kaynaklar da mevcuttur. Şimdi esas konuya dönelim. Ahmet Altunboğa adlı bir zaza kürd Diyarbakır Folklorundan Kesitler adlı kitabında ''Diyarbakır'da kadayıfçılığı ermenilerin yaptığını'' iddia ediyor. Oysa bu icrai sanatın zaza kürdlerin kadim mesleği olduğu önceden bilinmekteydi. Ne yazık ki yazarımız bundan haberdar olmamak suretiyle bu kadim kürd sanatını ''kürdlerin ermenilerden öğrendiği'' gibi mesnetsiz bir iddada bulunmaktadır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

I denna bok som kom ut 1781, finns information om att "handdesinfektionen som tillverkades åren 1540 i Diarbekir (Amida-Agusta) exporterades till Europa och många andra platser i världen"...

(Tirreki açıklaması: 1781 de hazırlanan bu kitapta 1540 yıllarında olan bilgilerde var Diarbekir bölümünde, Diyarbekir'de hazırlanan el dezenfeksiyonunun Avrupa'ya ve başka bir çok yere yollandığıi yazıyor...)

AMİDA-AGUSTA'dan ta Avrupa'ya 1540'larda TIBBÎ MALZEME İHRACATI yapılıyordu!
İşgalci müslüman türkler, manifaktür sanayinin, ekonomik ve sosyal gelişmenin Ortadoğu'daki bu en ilk merkezini YERLE BİR ETTİLER şimdi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Diyarbekir Maarif Koleji’nin kampüsü 1960- Arka planda Sosyal Sîgorta Hastahanesi görünüyor.

Bu hastahane de kürdleri ikiye ayırıyordu. Devlet kurumlarında veya herhangi büyük bir şirkette çalışarak ailesiyle komple sigortalı olan kürdler ve
herhangi bir şirkette veya devlet kurumunda çalışmayıp sigortalı olmayan kürdler ve köylü kürdler..
İşgalci türklük devleti kürdleri hayatın her alanında bölüp parçalıyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

13 Kasım 1935 tarihli.son posta gazetesi sayfa.4

Diyarbekir'in canı vardı ama aldınız. Bakın Diyarbekir'in ihracatı ithalatından üç kat fazla. Yani şehir kendini beslediği gibi etrafını ve hemde çok uzakları da besliyordu.
Herzamanki gibi tabi, ta ki siz Orta Asya'dan geldiniz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sûrên Amedê di nav destên tirkên barbar de. Deriyê Rihayê, salên 1920î.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dagîrker û îslamo-faşîstên tirk kevir bi kevir dîroka kurdan ji holê radike. Du dîmenên kevn ji Diyarbekrê, 1930

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Muzîkjenên Kurd ên Diyarbekrî

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dikiş (Singer) Kursu 1932

Bakın Diyarbeki'de ne güzel ve ne akıllı hanım kızlarımız varmış

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Li ser baniyên Diyarbekrê 1910

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Taxa Alî Paşa, 1899

 

 

 

 

 

 

 

Dimenek ji Amedê, Keleha Navîn (İç Kale) 1881

 

 

 

 

 

 

 

 

 

S. Acacio Vescovo di Amida

Amida Piskoposu 9 Nisan S. Acacio, 5. yüzyılın başında bugün Diyarbekir olan Amida kentinin piskoposuydu; 419'da İmparator Theodosius tarafından Roma imparatorluğunun geleneksel düşmanı olan pers kralının elçiliğiyle görevlendirildi ve bu vesileyle Nasturi kilisesinin başını tüm piskoposların bir konseyini toplamaya ikna etti. 421'de iki devlet arasında savaş yeniden çıktı ve bizanslılar, sayıları onları destekleyemeyecek kadar büyük olan 7.000 pers'i esir aldı; daha sonra Acacius, onlara yiyecek sağlayabilmek için kilisesinin kutsal kaplarını sattı ve birçoğunun Hristiyanlığa dönüşmesine neden oldu. Asil sadaka jesti, krallığının Hıristiyanlarına karşı zulmü sona erdiren ve Acacius'u 422'de barış görüşmesi için tekrar gönderilen pers kralı Behran V'in tanınmasını sağladı. azizler, insanlık bu üçüncü milenyumun yeni bir müjdelemesi için Hristiyan inancının pratiğine, adınızın övgü ve görkemine ve Kilise'nin zaferine dönebilir. Amin. 2. II

 

 

 

 

 

MEYAFARQÎN EYYÛBİLERİ

 

THE ANCIENT KURDISH AMIDA
THE GREAT RINGWALLCITY - DIYARBEKR AMID[A]
THE MODERN AMIDA
The reliefs, ornaments and animal figures On the Kurdish Ancient City Wall in Amida (Diyarbekir)
KURDISTAN's FORTS

 

 


AMIDA IN PERSPECTIVE
 

 

 


Foundation For Kurdish Library & Museum